Benim Sinemalarım Vardı ? 3
Maltepe'nin bitip de Demirtepe'nin başladığı yerdeydiler. Nokta Durağı'nda. Üçü bir arada; Kerem, Gölbaşı ve As.
Bahçelievler'de oturuyoruz. 1975-76 yılları. Yeniyetmelik zamanlarımız.
Türk sineması yerlerde. Bir zamanlar yılda üretilen film sayısında Hollywood ve Bollywood ile çekişen Türk sineması artık can çekişiyor. Yılda 3-5 film yapılabilirse başarı sayılıyor.
İşte tam bu sırada Türk sinema tarihine 'seks filmleri furyası' olarak geçen dönem başlıyor. Bakmayın seks filmi dendiğine. Günümüzde sanat filmi diye çevrilenlerde bile daha 'açık' sahneler vardır. O zamanlar daha Nip-Tuck durumları ortada yok, silikon, liposuction, botox icat olmamış, mertlik henüz bozulmamış. Bu filmlerde birkaç sarkık göğüs görebiliyorsun en çok, birkaç da selülitli kıç. Konu filan hakgetire. Akıllarına ne gelirse yazmışlar senaryo diye. Hatta büyük olasılıkla onu da yazmamışlar. Öylece çekmişler 'Ah Deme Oh De', 'Dam Budalası', 'Tokmak Nuri', 'Vur Davula Tokmağı', 'Öttür Kuşu Ömer', 'Şipşak Basarım', 'Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak' gibi isimleri olan bu filmleri.
Sinema salonlarının çoğu iş yapamadığından kapanmış. Birkaç tane salon kalmış sahiplerinin şövalyece mücadele verdiği. Geri kalanlar piyasa şartlarına uyum sağlamış, işi 'üç film birden'e dökmüşler. Bir bilet alıp içeri giriyor ve üç film birden seyrediyorsun. Öyle seans filan yok. Devamlı dönüyor filmler. Neresinde girersen artık. Oturup seyrediyorsun. Gerçi oturmak da öyle kolay değil. Oturmadan önce yer gösterici mutlaka el fenerini koltuğa tutmalı ki, oturacağın yerde herhangi bir ıslaklık olmadığından emin olasın.
Dedim ya, o yıllarda Bahçelievler'de oturuyoruz. Bu sinemalarda GMK Bulvarı'nın üzerinde. Bahçelievler-Kızılay ve Emek-Kızılay hattının bütün otobüs ve dolmuşları bu hattı kullanıyor. Tam sinemaya girerken akraba, komşu ya da öğretmenlerden biri tarafından görülmek tehlikesi her zaman mevcut. Bu yüzden genellikle kışın gidiyoruz bu sinemalara. Kafamızı gözümüzü iyice kapatıyoruz kapüşonlarla, ağzımızı burnumuzu da kaşkollerle sarıyoruz. Sinemaya değil korsan gösteriye gidiyoruz sanki.
Bu filmlerde görecek herhangi bir şey yoktu madem ne halt etmeye millet gidiyordu diyeceksiniz. Belki de dünyada bir tek Türk sinema işletmeciliğinde mevcut bir uygulama yüzünden. 'Parça koymak' diye bir terim vardı o zamanlar. Seks filmiyle komedi filmi arasında, aslında ne o ne de diğeri olabilmiş o hilkat garibesi türün temsilcisi film gösterilirken, aniden başka bir görüntü giriverirdi araya. Yabancı bir hard porno filmden kesilmiş ve taş çatlasa birkaç dakika süren bir sahne. O zamanlar şimdiki gibi CD, DVD, internet filan yok. Bırakın bunları, zamanın teknolojisi VHS veya Beta video player görmek bile kuyruklu yıldız görmek gibi birşey. Almanya'da akraban olacak da getirecek. Ölme eşeğim ölme. Gösterici bulsan kaseti nereden bulacaksın. Her köşe başında satılan şeyler değil ki bunlar. Satılsa bile yaşın küçük, nasıl alacaksın.
Seyircinin afişteki filmlerden bir beklentisi yoktu. İçeri girilir ve büyük bir sabırsızlıkla 'parça' beklenirdi. Daha bilet almadan kapıdaki görevliye sorulurdu zaten 'Parça çıktı mı?' Cevap her zaman aynı olurdu, 'Daha çıkmadı, hemen gir.'
O zamanlar henüz 12 Eylül darbesi milletin üzerinden silindir gibi geçmemiş. Memlekette her gün gösteri, yürüyüş, miting oluyor. İnsanlar haklarını arıyorlar, kora kor mücadele veriyorlar. Ama aha size yeminle söylüyorum; ben hak aramanın, tepki koymanın en kralını, en ballı böreklisini o mitinglerde değil, bu rutubetli, karanlık, pis kokulu sinemalarda gördüm. Hele bi parça geciksin... Ortalık yıkılırdı... Islık, kıyamet... Makine dairesine doğru protestolar başlardı; 'Paaarçaa... Paaarçaa... Makinist uuyuma!' Gecikme devam ederse makinistin sülalesi de protestodan nasibini alırdı.
Bu yaşıma kadar bu memlekette nice rezillikler, kepazelikler gördüm. Ne katliamlara, ne yolsuzluklara, ne hırsızlıklara, ne arsızlıklara tanık oldum. Ama bu milletin bu olaylara karşı iki dakikalık 'parça'nın gecikmesine gösterdiği tepkinin onda biri kadar bile tepki gösterdiğini görmedim.
Hatırladığım kadar ile o seks filimleri furyasında bir sürü günümüz artisti o filimlerde oynamıştı. Bence o dönem yeşilçamın en talihsiz dönemlerinden biridir. Filimlerin isimlerine bile bakınca ne kadar saçşmasapan bir filim üretimi olduğu ortaya çıkar. Seksenli yıllarının toplumunun az da olsa o günkü hayat tarzını, kafa yapısını ortaya koymuşsunuz bu yazı ile. Okunmalı bu yazı hem bizim gibi o yılları görmüş geçirmiş, hem de şimdiki genç arkadaşlar tarafından tekrar tekrar. Kutlarım Sayın Peynirci yazılarınızın takipçisiyim...👍