Beş Yıldızlı

Beş yıldızlı...

Ben günümün büyük bir kısmını, bir yerden bir yere giderken toplu taşıma araçlarında geçiren biriyim. Seyir halindeyken etrafımı izlemekten kendimi alıkoyamam çoğu kez. Aşığı olduğum bu şehrin kaşına gözüne bakar gibi. Her gün çeşit-çeşit garipliklerle karşılaşıyorum birçoğunuzun karşılaştığı gibi. Sanırım bunlar benim fazlaca dikkatimi çekiyor. Bir şeyleri paylaşamamış insanlar, yükselen binalar, inşaat, gürültü birde patırtı, renk-renk/çeşit-çeşit insanlar. Sonra trafik herkesin müzdarip olduğu o hal. Yazılara konu olan yabancı kelimeli dükkânlar. Bir de yozlaşan, ahlaksızlaşan bir şehir İstanbul*. Ama ben bunları anlatmayacağım. Ben hayati bir önem taşıyan bir başka meseleye parmak, hatta ayak basacağım.

İnsan her hal kendisi için yaratılmış bir varlık. Sağlık, İstanbul gibi son derece kabalık ve sağlıksız hale getirilmiş bir şehirde yaşayanlar için korunmasın zor olan bir husus. Hele birde paspal ve vurdumduymaz, gamsız biriyseniz işiniz zor. Kalıtsal, irsi ve doğuştan takdir edilmişler de dâhil. Derdi veren Allah elbet şifasını da vermiştir. Ve şifa kapılarımız hastaneler. İşte beni bunları yazmaya itekleyen sebep bu. Hastanelerimiz trajikomik reklamları. Lafı uzatmayacağım. Sizi usandırıp sağlığınızla oynamayayım birde ben.

Herhangi bir toplu taşıma aracında, herhangi bir hat da, herhangi bir yere gidiyorum. Reklam panosu ilişiyor gözüme ve bir hastane reklamı. ?Yenilenen süper odalarımız, konforlu, lüks...? binayı görmelisiniz gökdelen gibi ve sanki beş yıldızlı bir otel edasıyla duruyor. Bu reklamı ve başka hastanelerin buna benzer reklamlarını görünce beni bir düşünce sardı. Biz büyüklerimizden, hastane denildiğinde; ?Allah düşmanımı bile düşürmesin o kapıya? sözcüklerini duyardık ufaktan bu yana. Ama hastanelerimiz bize reklam panolarından sanki şöyle sesleniyorlar; efendim buyurun hasta olun, sizi bir güzel ağırlayalım. Günde üç öğün yemek, yemek deyip geçmeyin süper lüks yemeklerimiz var, mutfağımız ve aşçılarımız çok iyidir. İşlerinin seçkin isimleri. Hoş siz hastasınız pek yiyemeyeceksiniz ama olsun sonuçta biz bu hizmeti veriyoruz. Sonra, efendim hasta olun gelin manzaralı bir oda verelim birkaç tane de cillop gibi hemşire (hemşire ve danışman görevlileri sanki manken. Hastane değil mübarek...). Efendim son nefesinizi hastanemizin süper rahat yataklarında veriniz bakın çok memnun kalacaksınız, e garanti veriyoruz. Memnun kalmazsanız gelin bir daha ölün.

Yedi gün, yirmi dört saat misafir ağırlayan, şey pardon hasta kabul eden hastanelerimize sizleri bekleriz. O kadar reklam yaptık. E bir zahmet hastalanıverin de parasını çıkartalım. Yani şifa olalım derdinize. J

Benden bu kadar dostlar garip memleketimin her hali garip. Ama ne gariptir ki benim gariban vatandaşım bir gaf yapsa (yokluktan) herkes gülüverir, haberlerde, paylaşım sitelerinde döner durur. Herkesleri kahkahaya boğar. Zenginlerin ki ise şu sözcüklerle ifadelendirilir; ?adam yapmış arkadaş. Hizmet aşkı.?

Sen öyle zannet...J

10 Ekim 2009 2-3 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Bu durumu elestiriceginize,gariban halkimizin zengin tabaka ile,ayni kosullarda tedavi görmesini imkan saglamayan devletin saglik sigortasi kurumlarini elestirseniz yaziniz daha faydali olurdu.O begenmediginiz dokdorlarin hepsi hipotrat yeminli,onca senedir dirsek cürütmeleri hastalari lüks icinde öldürmek amacli degil,sifa vermek amaclidir.Saygilarimla.