Bilinç Altı K'abukları
(Yüklüğe kaldırmak için seni,
naftaline ihtiyacım var fazlasıyla derken.
Bahçemde naneler yeşerdi!
Kokuysa, koku! Korun...)
I
Tenim, tüm iç organlarımı ve ruhumu yıkayan ya da yırtan bir çamaşır makinası gibi o an. Beynimi ziyaret eden seslerden, sürekli sıkma bölümünde olduğunu anlayabiliyorum... Durduğunda otomatik olarak açıldığını sandığım göz kapaklarımın da bir düğmesi olduğunu fark ediyorum.
Fakat ayağa kalkmak son derece tehlikeli!
Çünkü bu vakada %100 alkol var. İçsel otopsilerimizde; tüm damar ve nefesimizde tespit edildi bu.
Demiştim sana da...
Her gece, felç olup olmadığımı kontrol ediyorum. Sağa dönerek ya da gidip ışığı yakarak. Korktuğumdan değil bu. Yürüyebildiğimi teyit etmek istiyor bir tarafım, duyduğunu anlamak isteyen kulağımın, nasıl küçüldüğünü ise tarif edemem... Sigur Ros ve Mogwai'iden Merog, çok ince bir tonla, kafası ezilmiş bir yılan gibi, elektrik geçirmeyen bir örtü gibi üzerime doğru geliyor. Sonra, tüh diyorum!
Tüh!
Keşke, bu şarkı kâbustan uyandığım ana denk gelseydi...
Çünkü; bu bir rüya değildi, demiştim yine; bilinçaltımın yaptığı şeyleri ayırt edebiliyorum ve gerçek olanı da.
Bu, gerçekti. Benim gözlerim, baştan beri açıktı. Hiçbir insan -hele benim gibi bir zombi 2 saniye içerisinde uykuya dalamaz!
II
Vay seni vahşi batının, azılı cowboyu! Namlunun ucunda ciş pası var! Diz(e)lerimi titretemiyorsun bu yüzden, korkuttuğun her suret ve uçurduğun her kafa, ilham veriyor bana. Üstelik depozito olarak da güç iliştiriyor cebime! Sanki, herbirinin içindeki ruhu taşıyorum şu an ve bedenim şişirilmiş bir oyuncak!
Bu denli sızlatmayın elektronun tellerini, hangi kemik el keser demeyin bana... Tırnaklarınızı uzatmadığınız sürece, hiçbir ölüyü tutamayacaksınız ellerinizde! Tutamazsınız çünkü, kanatırlar... Onlar, içindeki bitmiş kanı parmaklarınıza sürerek, renk verir size... Bir anda kendi kendinizin şırıngası oluverirsiniz!
Hani kimi zaman aniden, kızarır ve bunu utanç zannedersiniz ya da çok yoruldum, biraz dinleneyim dersiniz ya! Hiç dönüp düşüncelerinize ya da neye dokunduğunuza bakmayı akıl etmezsiniz.
İşte böyle zamanlarda ben, bir ölü olduğumu anlıyorum... Tutmasını beceremediğim için, bu daha kolay geldiği için olsa gerek ya da soğukluğumdan. Kuru üzüm gibi gözlerimin altı... Ve tenim buruşmadan bu şerefe eriştiğim için, ne kadar şanslı olduğumu anlatmaya gerek yok!
Ex-Cowboy... Ah, cowboy... Başına ex eklemeyi unutmuşum ilk başta. Bilmelisin ki; artık karabasanlar daha tedirgin edici!
Ne yazık ki, bunu söylemek zorundayım... Yoksa hâlâ uyuyamayacağım.
III
Bilirsiniz ki hiçbir çamaşır makinasına, siyahlar ve renkliler bir arada atılmaz... Eğer siyahlarla renklileri bir arada atarsanız, tüm her şeye kara bulaştırabilirsiniz! Ya da tüm beyazlar, pembemsi, kırmızımsı ya da her neyse... Kirlenir işte, her beyaz bir gün kirlenir.
Bu yüzden, bir gümüş gibi kullanıyorum iç organlarımı ben ve ne zaman kararsa hepsi -ki sigara dolayısıyla hafif sararmışlığı vardır çoğu zaman- ---- parlatırım onları. Ohh!! Gözünü sevdiğimin grisi. Ne güzelsin ulan.
Bir gün, sanki hiç kullanılmamış gibi satabilirim yemin olsun ki. Ama onların da bir ağzı olduğu gerçeğini nasıl söyleyebilirim?! Bu an; karaciğerimde biten kıl dönmelerinden bir köprü çekiyorum dudaklarıma doğru... Ağzımın içinden, kurtçuklar kaçıyor... Sanki bir afetin habercisi gibi keza hayvanların sezgileri çok kuvvetlidir!?
Onlar için bu yakıştırmayı olağan bir şekilde yapmayı tercih etmeden, vazgeçiyorum sonradan.
Sabahına, saçlarımı sarkıtıyorum yatağımın kenarından ve yüzümü tırmalayacaklar mı diye, kontrol ediyorum.
Tırnakları var onların da, inan ki var!
Şimdi sen, bu şarkıyı dinlemediğin için bilmiyorsun tabii... Üstelik, bir halıflex olup serilmedin tavana... Ve dokularının içindeki, mikroplu ilmekleri taramadın... Bu yüzden evet, tam da bu yüzden!
Hiçbir zaman, bilinç altına hakim olamayacaksın.
Dört;
Şimdi harfle ifade etmenin, hangi kâbusa mi-toz bölünebileceğini ya da, çarpanlarının iki katının neye tekabül edeceğini hesap etme vaktidir... Bunu çok güzel sallayabilirim ben inan bana.
Etimin rengine fazlasıyla dar gelen bir sahtelik var ne de olsa! Ve biyolojik bulguları, coğrafyanın görkemine salabilirim, ufacık bir delikten bile olsa... Üstüm başım böyle toz içinde olmasa mesela, hapşırmazdım sesine doğru... Ve beraber olmayı dilemezdin üç kere... Benden nefret ettiğin halde.
Şunu unutma; hiçbir ölü kucaklayamaz sanrısını, uyanıkken! Ve karşı koyamaz, ritmine sesin... Ayaklarına bir adım biçer illa ki. İlla ki kavuşturur bir elini, diğerine...
Seni saftirik...
karşına aldığın kişiliği bezen kızdırıyorsun bazen aşağılıyorsun ama kesinlikle ona kendini beğenmişlik yapıyrosun.onsan daha bilgilisin ve bilmediklerini anlamadıklarını kendi hislerini anlatıyorsun... bence saftirik artık anlamıştır ççok güzel anlatmışsın çünkü... yüreğine sağlık tebrikler...