Bin Dokuz Yüz Altmış Beş
Beatles ve Rolling Stones geçen yüzyılın ikinci yarısının ilk çeyreğinde (ne kesirli bir cümle olacak ama...) soğuk millet olarak nitelendirilen İngilizler'in bu şöhretini derinden sarsmıştı. İngiliz gençler, yine de bu iki topluluğun ilk konserlerinde sahneye çıkmalarını beklerken müzayede salonundaymış kadar sessiz ve sakin görünüyordu. Ancak ikinci fotoğrafta o sakin kalabalığın yerini birbirlerinin üstüne tırmanan ve üzerlerindeki kıyafetleri yırtmak üzere olan bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Bu iki topluluk 1965 yılında işte böyle iki ayrı bomba patlattığında o günün ebeveynlerini huzursuz etse de bugünün ebeveynlerine kadar müzikal anlamda gözde olmaya devam etti.
1965, yani yazıyla bin dokuz yüz altmış beş de nereden çıktı yahu? Şu sıralar aklımdan bir yıl tutup o yılla ilgili kaptırmaya karar vermiş bulunuyorum. İki binlerin suyu mu çıktı? Bilemedim şimdi.
1965 yılına girildiğinde 120 yıl sonra ilk defa Uranüs ve Plüton gezegenleri Başak burcunda buluşup koklaşmışlar. Hareketli bir yılın habercisi olarak sayılmış bu. Tutmuş da. Öyle ki ilk gençlik hareketlerinin ve özgürlük taleplerinin tohumları atılmış. Gerçi Plüton o kadar yıl da fena işletmiş insanoğlunu. Yakın bir geçmişte kendisinin gezegen olmadığını, bir başka gezegenin uydusu olabileceğini öğreniverdik. Plüton'la bir araya gelince bir garip olan diğer gezegenler için de öğrenilmesi üzüntü yaratmış olsa gerek. Yani keramet gezegende değilmiş. Havaya iki çakıl taşı da atsan hareketlenirmiş dünya. Neyse...
Dünyayı güzellik kurtarsın diye oluşan kalabalıklar çirkinlikle bastırılıp çirkinlikle dünya karanlığa sürüklenirken bu güzellik sistemin çirkinlik sevdasına ters düşecekti elbet. Yok, yok... Siyaset yok. Neyse şimdi o acılardan bahsetmeyi bırakayım ben.
Yine hiçbir şey hakkında, çok şey yazarak değerli zamanını işgal etmiş bulunuyorum. Üstelik yazının başında Beatles ve Rolling Stones'dan bahsederek sanki müzik tarihiyle ilgili değerli bilgiler verecek gibi de yaptım. Öyle de yazabilirdim. Ama dinlemeyi tercih ediyorum şu an. Hatta şu anda plağı çevirmeliyim. Haydi bakalım!