Bin Yıllık Sevdamızdır Uğruna Direndiğimiz
Bin yıldır birlikteyiz seninle. Ezeli bir birliktelik bizimkisi... Yer ile gök kadar eski. Ağaç ile yaprak kadar içiçe.
Sen Bedrettin'din darda; ben urgana uzanan boynun. Sessiz ve bilge...
Sen İshak'tın; ben dilinde buyruk. Komadık öcümüzü yerde...
Sen Pir Sultan'dın, ben sazın. Türküler söylüyorduk, eteğimiz gül doluydu...
Sen ağlarken kuytuda ben gözyaşındım...
Sen Hüseyin'din çölde, ben kesilen başın...
Senden hiç ayrılmadım. Anne ile evlat gibi, ateş ile kül gibi.
Sen Mansur'dun, ben isyan... Enel Hak!
Sen Börklüce'ydin, ben kütüğe çivilenmiş elin, parçalanmış kolun... İriş Dede Sultan'ım iriş!
Sen Yunus'tun, ben bir avuç çiğdem... Gel gör beni aşk n'eyledi!
Sensiz bir günüm, sensiz bir gecem bile olmadı. Dil ile söz gibi, can ile canan gibi
Sen Köroğlu'ydun, dağlarda geziyordun, haklıyı geçip, haksızı seçiyordun. Ben çarığındım ayağında. "Ha!" deyince zalimin kellesini kesiyordun, ben elindeki gürzündüm, kılıcındım.
Sen Karacoğlan'dın, aşıktın. Ben senin karagözlü sevdiğindim. "Yanarım, yanarım seninle yar ataşına!"
Sen Çakırcalı'ydın, ben kızanın Hacı Mustafa... Kin doluydun namussuzluğa. O dağlardan birlikte geçtik, soğuk sular içtik, konakları bastık, ağaları dağa kaldırdık, vurduk vurulduk...
Sen Fatma Ana'ydın, Hakikat Bacısıydın, Nene Hatun'dun ve döğüşüyordun, ben "çakaralmaz" tüfeğin, dirgenin, baltan. Birlikte vuruyorduk. Birlikte düşüyorduk. Kanayan yaran, çatlayan dudağındım. Yalnız, çaresiz komadık birbirimizi.
Sensiz bir günüm olmadı, olmaz. Karasevda derler, geçmez bir hastalık. İnsanı deli eder, tamiri yoktur. Benimkisi öyle, ben sana vurulmuşum. Mecnun gibi, Kerem gibi.
Sen Nazım'dın kalede, ben elinde kalem, mektup, hasret, hürriyet.
Sen Mahir'din, Hüseyin'din, Ulaş'tın; umut, savaş, özgür bir dünya çağrısıydın. Ben elinde silah, dilinde söz, merminde barut.
Sen karnı deşilmiş anaydın Maraş'ta, ben yanında ölü yatan bebeğin. Sen işkencedeydin, ben kırılan kolun, çekilen tırnağın. Sen tutsaktın mapusta, ben camında beyaz güvercin. Yani umut, yani sevda. Sen bir parça ekmektin, ben bir zeytin tanesi.
Sen mazlumdun, horlanmıştın; ben senin adaletin. "Hesabını Soracağız"ı geçtik çoktan, sordum, yine soracağım.
Sen yürektin fütursuz, ben damarlarına giden kan.
Sen evi başına yıkılmış tek başınaydın, göçük altındaydın; kolun, elin, tırnağın, sesin bendim, oradaydım. Açtın, açıktaydın, ben öfkendim.
Senden hiç ayrılmadım. Sensiz bir günüm, sensiz bir gecem bile olmadı. Bir kat daha ezilmen içindi herşey, bir kat daha soyulman. Ben direncindim. Bana böyle bellettin.
Sen açlığa yatmıştın, ben alnına taktığın kızıl banttım.
Sen Hüseyin'din çölde, ben alnına taktığın kızıl banttım.
Sen Börklüce'ydin çarmıhta, ben alnına taktığın kızıl banttım.
Sen Mahir'din Kızıldere'de, ben alnına taktığın kızıl banttım.
Sen halktın, ben avucundaki yıldızlı kınaydım.
Sen Uğur'dun, Gültekin'din, ben parçalanan bedenindim döğüşte.
Sen halktın, ben halktım.
Sen Sevgi'ydin, güzelliktin, ben halktım.
Sen halktın ben Ali Rıza'ydım, Zeynep'tim.
Sen vatandın, halktın; ben vatandım, halktım...
Bin yıllık sevdamızla, bin yıllık özlemimizle dövüştük, vurduk, vurulduk.
Sevdamız dağları delip, zalimin sarayını yıkıncaya dek, dövüşmekte, vurulmakta ve vurmakta kararlıyız