Bir Aşkın Biyografisi - 5
Bazen öldüğümü düşünüyorum.
Bir seslenişle yaşama döndürüyorlar beni sonra.
Aşkın tek temel simgesi acı'dır. İnsan nasıl olurda kendini büyük bir acının içine hapsedip ömrünü hep özleyerek, hep bekleyerek geçirebilir ki. Sanırım ben bunu yaptım. Bir kadından giderek. Zamanı en çok da bu yüzden geri almak isterdim. O'nu yeniden yaşamak ve bir daha bırakmamak üzere. Ben galiba kendimi kandırıyorum. Masallar güzel bitmez miydi? Biz neyiz şimdi...
Ondan sonra ki tüm zamanı onu düşünerek geçiriyordum artık. Bir tek uyuduğum vakitler dışında. Uyumak daha iyi hissettiriyordu kendimi. Canım acımıyordu, o'nu düşünmüyordum. Sonra bitiyordu bu mutluluk sahnesi, ta ki yattığım yer de kendimi yalnız bulana dek. Mutfaktan gelen sesleri duyduğum zaman, onun gitmediğine inandığım vakitler bile olmuştu...
İki yanıma aldığım yalnızlığın ortasında seni düşünüyorum. Nasıl oldu da böylesine büyük bir aşkın içine düşürdüm kendimi. Uzun zamandır sesini duymamak, seni görmemek Tanrı tarafından bana verilmiş bir ödüldü galiba. Yine de bu kadar uzun sürmesini istemezdim bu yalnızlığın, bu acının. Senden sonra tanıdığım kadınlar seni bana unutturamamıştı. Deli gibi seviştiklerimi sen sandığımı bilmiyordu hiçbiri. Işığı kapatıp seslerini içlerinde tutmalarını isterdim onlardan hep. Çünkü dokunduğum tenin sana ait olduğunu bilmek istiyordum. Sonrasında büyüyü bozuyorlardı, aldıkları hazzın sonunda, seslerini çıkarıp bağırıyorlardı kulaklarımın dibinde. Ve bende ki o haz bir acıya dönüşüyordu. İğrenmeye başlıyordum onlardan. Kalkıp banyoya gidip içim çıkana kadar kusuyordum. Sonra beni bir daha aramamalarını söyleyip, kendimi sadece sokak lambaları ve araba farlarının aydınlattığı sokağa atıyordum. Yanımdan gelip geçen herkes sana benziyordu. Ağlıyordum umarsız bir hal de. Ama ölmüyordum...
Beni sana götüren otobüsün en arka koltuğunda otururken sana aşık olmak fikri aklımdan geçmiyordu. Ama aşkın zamansız geldiğini senden gidince öğrendiğimde, yıkılmıştım. Gece yolculuklarını hep sevmişimdir. Bir şehrin içinden geçen ama yalnız başına geçirilen bir yolculuk. Başımı yasladığım cam'dan dışarıyı izlerdim ve çocukluğumu düşünürdüm bazen.
Sana geliyordum.
Sabah olmasını istiyordum bir yandan. Onca zaman yaptığım yolculuklarda içinden geçtiğim şehir bu kadar çekici gelmemişti bana. Hatta aylar öncesinde, aynı şehrin içindeydik, birbirimizden habersiz.
Güneş henüz doğmamıştı şehrine geldiğimde. Sanki ilk kez geliyor gibiydim. Kendimi bir şehrin göbeğinde, sokaktan geçen insanları izleyip seni beklerken yakalamıştım. Köşe başında geceden kalma bir çorbacının uykusuz gözlerinde bütün bir hayatın yorgunluğunu izliyordum. Sonra insanlar evlerini terk edip caddeleri bir bayram arifesinin kalabalığına büründürüyorlardı. İşe giden memurların asık yüzlerinde mesai bitiminin beklentisini görüyordum. Hiç istemeyerek okula giden öğrenciler. Hızlı adımlarla yürüyen ve yüzlerinde bir mutluluk olanların bir randevuya gittiğini düşünüyordum. Yoksa kim kulaklarına kadar varan bir gülümsemeyle sıcak bir yatağı terk ederdi ki.
Bazen geleceğini düşünüyorum, zamansız bir vakit diliminde. Yüzüm gülüyor. Bu yüzden bekliyorum seni hala. Yağmurlu bir kentin ortasında, ıslanarak. Bazen ağlayarak.. Dost sohbetlerinin için de seni anlatarak.. Bir otobüsün sabah seni bana getireceğini düşünüp uyuyarak.. Sokak çocuklarının yalnızlığına komşu olarak.. Bekliyorum seni..
Gelmediğin sabahlar, bir sonra ki güne ertelediğini düşünüyorum yolculuğunu. Bir işin çıkmış olmalı ya da çok önemli bir şey olmuştur diyerek. Kendimi boş sözlerle avutuyorum. Farkındayım ama canımı o kadar yakmıyor böyle düşününce. Günleri böyle bitirdiğimi bilmek istemezsin. Hep bekleyerek...
İşte karşımdaydın. Dudaklarına yayılan gülümsemeyle güneş doğmaya başlamıştı ve sadece bizi aydınlatıyordu. Herkes o an durup bizi izliyordu sanırım. Sanki bir sahnenin ortasındaymış gibi hissetmiştim kendimi. Birazdan birbirimize sarılmamızla herkes ayağı kalkıp alkışlayacaktı bu kavuşma sahnesini.
Biliyor musun; bana sarılışınla, beni bir kez olsun kucaklamayan babama olan bütün nefretim dinmişti. Sanki yıllardır yolumu bekliyor gibiydin. İçime işliyordun yavaş yavaş.
Herşey bu kadar çabuk yoluna girmiyor bazen. Bazen mutlu bieceğine inandığımız her anı avuçlarımızdan yitince anlıyoruz. Sanırım anlıyorlar...
neyse biraz duygu seline bağlamış durumdayım sanırım, güzeldi efendim...