Bir Bakış Açısı
Bir insanı bir başka insana kuvvetle bağlayan bağ nedir? İbrişim görünümlü çelik bir yumak gibi insanı ilk bakışta görüp anlayabilir miyiz?..
Neye bağlandığımızı biliyor muyduk bize birisine niye bağlandığımızı sorduklarında, çünkü güzel diyorduk, yakışıklı, zeki, güçlü, yetenekli; bir insanın sevilmesi için geçerli olduğunu kabul ettiğimiz nedenleri sıralıyorduk. Ama beklide güçsüzlüklere, zayıflıklara, çarpıklıklara bağlanıyorduk. Biz bağlanmayı hep zirvelere doğru bir uçuş olarak anlatmaya çalışırken belki de bağlılık, ölümün, deliliğin, kuşkunun, bencilliğin, bozulmanın karanlık uçurumlarına doğru bir kendini bırakıştı. Bağlandıklarımızda, her zaman başkalarının görmediği bir acınacak yan bulmuyor muyduk, bize en çok acı çektirenlere bile daima bizde şefkat uyandıracak bir kırılganlığı görmüyor muyduk? Bağlandığımız insanlar, başkalarına ne kadar güçlü, akıllı, güzel, yetenekli görünürlerse görünsünler, biz onların başlarına saflıklarından, çocukluklarından, güçsüzlüklerinden dolayı kötü bir şey geleceğinden tedirgin olup onları korumaya çalışmıyor muyduk?
Bir insana bağlanmak bizi ne kadar zayıf ve çaresiz kılarsa kılsın canımızı ne kadar yakarsa yaksın, biz genele bağlandığımız insana kendimizinkinden daha zayıf ve çaresiz bir yan sezmiyor muyduk? Genellikle bu sezdiklerimiz doğru değil miydi? Sanırım kuvvetli bağları, bağlandıklarımızdaki büyük zayıflıklar güçlendiriyor. Büyük aşkların, büyük bağlılıkların içinde daima biraz acımada bulunuyor, bizi üzdüklerinde, bize ihanet ettiklerinde bile bu yaptıklarının onların zayıflığından kaynaklandığını düşünüp içinde çırpındığımız derin kedere rağmen onlar için endişe ediyoruz. Kendimize dahi açıklamadan onların öleceğinden yalnız kalacağından hastalanacağından bizi çeken o karanlık zayıflıklarının içinde bizsiz yok olacaklarından korkuyoruz.
Başkaları onların en parlak yanlarını görürken biz en karanlık yanlarını görüyoruz. O parıltıyla, o zifiri karanlığın birlikte oluşturduğu tuhaf girdap çekiyor bizi içine; PARILTILARINA GELİYOR YALNIZLIKLARINDA KAYBOLUYORUZ... Birine bağlanmadan önce bağlandığımda cı çekemiyim diye korkarken bağlandıktan sonra acaba o acı çekecek midiye korkmaya başlarız; kendi acılarımız bize tahammül edilebilir gözükürken, kendimiz her acıya dayanabilecek gibi hissederken onların hiçbir acıyı taşıyamayacaklarından kendi acılarının altında ezileceklerinden çekiniriz... Bir insan bir insana neden bağlanır?Niye bağlandığımızı kendimiz bilirmişiz?Akıllı nedenler buluruz duygularımıza, ama asıl neden aklın sızmadığı kutuluklarda gizlidir.O gizli kutuluklarda ki zayıflıklar niye çeker bizi?kendi zayıflığımızdan mı? yoksa bağlanan, kendi bağlandığından daha sağlam mı görür, kendi çektiklerine bağlandığı insanın dayanamayacağına mı inanır; bağlanmak bir güçsüzlük gibi görünürken acaba bağlanan kendi gücünü mü hisseder bu bağlılıkta?
Güzel güçlü bir zayıflık Karanlığı ışıklı bir siyahlıktan oluşan bir uçurum gibi çeker bizi, bir kere eğilip baktıktan sonra gözlerinizi almak kolay değildir. Karanlıklara bağlanırız ama parlak ve alevli olanlara.böylesine parlak karanlıklar ise ancak ölümde, derinlikte, ihanette, yalnızlıkta bulunur.Ve başkaları onların parlaklığına hayran olurken biz karanlığa acır ve esir düşeriz.
Güzel bir analiz olmuş yazdıklarınız, bağlılıkllarımızı anlama adına..zayıflıklsrımız daha çabuk bağlanma sebebimiz gibi gözüküyor düşününce..ama kalbi bağla derinden bağlanışımızın altında sevgi yatıyor daha çok...yine de katılıyorum yazdıklarınıza..yüreğinize sağlık..iki zayıf bir "güçlü" oluncaya dek sevgi içre...🙂