Bir Bilgi Türeticisi: Akıl
Bir Bilgi Türeticisi: Akıl
Aslında yazdıklarımızın tümü de tartışmaya açıktır. Çünkü salt doğrular olarak bir şey yazmanın mümkün olmadığını biliriz; çoğu bilgiyi işleyip, yenilerini akıl yoluyla türevlediğimizden ötürü.
Akıl yürütmenin çapı, bilgi sınırlarını aşabilir mi? Mevcut bilgileri yorumlamadan, onlarla sınırlı mı kalmalıyız? Bu bilgiler üzerinde akıl yürütmeyi gereksiz mi görmeliyiz? Yoksa mevcut bilgileri kıyaslayarak, usa vurarak, üzerinde akıl yürüterek; onları yaşamda kullanılabilir çıktılara dönüştürmeli miyiz? Bunu yaptığımızda ise, yeni bilgiler mi üretmiş oluruz; yoksa mevcut bilgilerin türevini mi?
Gerçekten de düş gücü ile mevcut bilgileri birbiriyle deneylersiniz; düşsel ortamlarla kurgularsınız, uslamlama ve yargılama yoluyla sonuçlar elde edersiniz. Yani bilgiyi bilinen akıl yürütme tekniği ile işleyip dökersiniz yaşamın içine. Yani akıl, bilgiyi yorumlamak ve türetilmiş bilgiler için gereklidir, vazgeçilmezdir.
Ancak akıl, eldeki bilgilerin yetersizliğini görüp, düşlemeye başlarsa, noksan bilgileri kurgulayıp, onları bir bütün gibi değerlendirilen kuramlara dönüştürmeye başlarsa, bu süreçte kurgu bilgilere dayalı uslamlama ve yargılama yaparsa; o zaman akıl, kendi çapını aşmış olurdu. Yani aklı, olmayan bilgilere dayalı olarak yürütmekti; o çapı aşmaktan maksat.
Diyelim ki; bilgi-1, bilgi-2, ... Bilgi-4 dizisindeki noksan halkayı 'bilmeksizin'; bir doğa yasası kuramazsınız; çünkü bilgi-3, her ?şey' olabilir; ters yönde olabilir. Bunlarla bir kuram oluşturabilirsiniz; ancak kanıtlanmadıkça, o veya sonucu bir madde ise deneylenmedikçe, düş gücüyle bile onu tamamlayamazsınız. Kanıtlanmamış olanlarsa zaten, yaşama aktarılamazdı.
Bu tür bir akıl yürütmeyi; felsefenin de konusu olduğu üzere, daha çok varlık üzerine bilinmeyenlere yönelik olarak denendiğini gözlemleriz; sonuçta sapkın tarikatların ortaya çıktığından dolayı kolayca bunu kanıtlayabiliriz. Denmediği halde; noksan bilgiyi tamamlamak için '... denmişti', '... dememiş olamaz!' gibi tümleyici kurgularla insan aklının yanlış işletildiğine tanık oluruz.
'Aklına yanayım!' gibi yakınmalarımız da zaten, bu tür sonuçlardan kaynaklanır; oysa aklımızda olumsuz bir şey yoktur; akıl, salt bir yetkinliktir; kurgu bilgiye yönelmek, güdümlenmiş, kötüye kullanılmış akıl yürütmeleredir yani sözümüz.
İşte bu noktada, yazıya ek olarak diyebiliriz ki; akıl, bilgi üretmez; türetir.
Bilgi, doğadır, içindeki öğelerdir; ilişkileridir. Bunları keşfetmek, aralarındaki ilişkilerin formülünü bulmaktır yaptığımız. Belki de bir Neandertal bilemezdi bunları; Homo Sapiens'in ilk örnekleri de bunları ?bilmiyordu' /bu ?bilgi'lere sahip değildi/; ancak bu işleyiş, aynı doğa o zaman da vardı. İnceleme, gözlem, diğer tüm yazıtlar kullanılarak biriktirildi; bilindiği (keşfedildiği kadarıyla) bugünün türevleri elde edildi.
Yani atom, insanlık boyunca aynı davranışı sergiledi; insanlar, 118 elementli bir tabloya ulaşıp, onların zaten birbiriyle olan tepkimelerini keşfediyorlar henüz. Aslında tüm tepkimeler; o elementlerin nasıl yapılanmışlar ise, kendi çekirdek ve elektron alışveriş ilkelerinden dolayı bellidir; patlayacaksa patlayabilirdir; renk değiştirecekse, değiştirebilirdir; bir maden, umulmayan davranışları bile gösteriyorsa, kendi ?doğa'sından dolayı öyledir; ama insanlar bunu henüz bilmemektedir.
Bu anlamda ?icat'; elementlerin keşfedilen farklı davranışlarını, akıl ile yorumlayarak, bileştirilen başka bir davranışı sergiletmektir; keşfedilen bir doğa olayını (ilişkiler fonksiyonunu), başka bir sektöre uyarlamaktır; yani bu ilişkiler de doğanın içinde barındırılandır; yani farklı sektöre uygulanabilirlik vardır; insan ise bunu (aklederek) kullanmaktadır, yaşamını kolaylaştırmaktadır. Aslında icat; bilgi türevlerinin en göz alıcı olanıdır; çünkü içine bir ?akıl yürütme' girmektedir.
Derinlemesine bilgi ve kültür dolu bir yazı olmuş Orhan bey. Yaptığınız saptamalar ve verdiğiniz bilgilerin bir çoğu araştırılarak, okuyarak edinilmiş bilgi dağarcıkları mutlaka. En başta ilgi çeken dördüncü parağrafta düşlemlemekten bahsediliyor ki, günümüzde ve geçmişte yapılan bir çok buluşun gerçekleşmesine vesile olan bir duygu yoğunluğu aslında. Bu gün yapılan aya seyahat ve denizaltılar ile seyahat, okuyanlar bilirler ünlü Fransız Yazar Jules Verne'nin ta asırlar önce ki kitaplarında kurgulanmış ve o zaman hayal olarak da olsa kitaplara girmiştir. ''Akıl bilgi üretmez türetir.'' cümlenize de katılmamak elde değil. Doğada ki her şey, her olay/olgu insana ilham vermiş ve hala da vermeye devam etmektedir. Güzel bir deneme kayda değer, gün sonunda da layık olduğu yer de bence...👍
sayın kurul,
paylaşımımı onurlandırdınız.. sağ olunuz, var olunuz..
umarım, bizler de çok zaman ayırabilir ve paylaşırız dahası için.
selamla.
Sayın Zeytinci,
efendim, yazılarımın diğer gözlerde değer kazanmasına vesile olmanızla, onurlandırdınız yine yazarını bu denemenin.
elimizden geldiğince, edindiklerimizi yorumlamaya çalışırız ya hep, işte onların bir çıktısını vermek zorundaydık. çıktılara yönelmez isek, niçin okuruz, kendimize saklamakla, giderek körleneceğimizi de görmez miyiz?
esasen insan olmanın bilincini akılla ve diğer bilgi tutucu veya türetici yanlarımızla canlandırabildiğimize göre; bu konu üzerinde durmak, akıl ve mantık nedir, aslında neyi düşünüyoruz; kendi yaptıklarımıza bilgi mi demeliyiz gibi... bir çok soruya da yanıtlar aramak gerekiyor.
ancak felsefe, bu akıl meselesinde doğru strateji uygularsak, doğru düşünmeyi sağlar. yoksa felsefe, kendi kendine blgi uydurma sınırlarını zorlamaya başlar ki; bu felsefe, adamı delirtir!
çok çok teşekkürler, selamla. Orhan_Tİ