Bir Dalda Bin Yaprak
Kaçıncıdır bu bilmem; sayamadığım keşkeli bir çok hayat uğradı yanıma. Her defasında bir kez daha eksildim, her defasında daha da yitirdim kendimi. Sonraki günlerde ise ufak bir pişmanlık kaldı benden geriye. İşte; hayatın her yönünü çekebildim bu açıdan, her acısından tattım, her boşluğuna daldım; yaşamadığım bir şey kalmadı. Her dalın meyvesine bakmaktan biçare, yalnız, donuk ve vefakar bir geleceğe tabi oldum.
Sözün en kısasını makbul gören niceleri gibi bu yaşamda kendimi sorgulamayı unutmadım. Araştırdım, her şeyin iç yüzünü ortaya çıkarıncaya dek çabaladım. Öyle ki bu yönden de geliştirebildim kendimi; bu yaşıma dek tanıdığım tüm olaylar beni benden alıp götürerek, yerine yepyeni bir ben hali eklediler ki, artık tanınmazların içerisindeyim, kayıbım.
Kimseye kızamıyorum ama, elini uzatmayan oncaları var ki, pusup kenara köşeye çekildiklerinde aslında odak noktasının kendileri olduğunu anlayamadan yaşayıp, yitiyorlar. Gerçeği ortaya dökmek gerekirse ben de hep böyle olmak istemişimdir; gamsız, hiçbir şeyi tasa etmeyen, kimseyle iletişim kuramayacak kadar gururlu, kafasını toparlayamayacak kadar dingin, sakin, elini eteğini bir yele dahi süremeyecek denli sahibesiz, müşkülpesent, işte bunun gibi bir yığın şey..
Ama artık geçerli olan tek şey, yalnızlık değil, topluluğu, toplumu kabul ederek, ruh halini buna göre ayarlamaktır. Yani yapabileceğimiz olgular insan içine karışabilmekten ibaret. Böylece (doğruluğuna bir kanıt sunamam ama) daha mutlu olmaya imkan sağlamış olacağız; hayatımızın tekliğini bozmuş, bu sebeple psikolojik hiçbir olaya tabi olmayıp etraf ile iç içeyken kafamızı daha rahat toparlamış olacağız. Günümüzde kendini bu şekilde rahat ettiremeyenler ise yalnız kaldıklarında bir şeyi düşünmeden edemeyecekler; ya toplum beni dışlar da, yalnızlığıma bir neden bulup, beni görmezden gelirse?.. Elbette ki yalnızlığı seven bir insan bunları düşünmek istemez, buna yeltenmez bile ama bilinç altında bu soru her daim her an en ufak bir olayda ortaya çıkmak üzere pusudadır..
Dallanıp budaklandıkça yaşam, insanlar onun üzerinde birer yaprak haline geldikçe, tüm karmaşalar içerisinde sadece bir dalda bin yaprak oluyor bu insanlar. Aslında bütün anlatmak istediğimin özü burada gizli; toplumun kargaşasını seçen bir insan, diğer yoldaşlarıyla birlikte, bir dalda bin yaprak halinde yaşamlarını sürdürüyor. Akılları bir oluyor böylece bu insanların; düşünceleri, yapmak istedikleri eylemleri, hobileri, hoşlandıkları aktiviteler, hatta yaşamlarına ait her ayrıntı birbirinin tıpatıp aynı oluyor. Ayrıca bu salt yaşamı kendileri seçtiklerinden, hayıflanmalarının veya buna yeltenmelerinin bir anlamı yok.
Ben ise dediğim gibi ya da anlatmaya çalıştığım nice şey gibi, bu topluma nasıl olup da kendimi dahil edeceğim bilemiyorum. Halbuki melankolik halimi daha çok sevdiğimden daha doğrusu kendimi buna yakıştırdığımdan, ne toplum içine çıkıp kendimi göstermekten, ne de onların yaptığı gibi sadece çenemi çalıştırıp yorulmuş gibi yapmaktan hiçbir zaman hoşlanmayacağım. Varsın böyle davrandığımdan dolayı dışlasınlar beni, buna da hiç gocunmam. Onların kendilerini hapsettikleri bu gibi çoğu harekete kendimi dahil etmemek benim bütün yaşamımı oluşturuyor nasılsa. Ayrıyetten ne bir çaba harcamama gerek var, ne de onlar gibi olmaya çalışmamın bir anlamı. Böyle gidecek bu; bütün bir yaşam boyu.
TEMMUZ 2012