Bir Ev Bir Dünya
Parasızlıktan tütün içen adam; a c ı n ı n u y k u i ç i n d e a l d ı ğ ı b i ç i m i
t a ş ı y o r y ü z ü n d e.. Sözlük anlamı: ö z l e m bu cümlenin.. Boş şarap şişesinin; dişi, mor ve buğulu bir üzüm salkımına duyduğu özlem..
Sehpanın üzerinde bıraktığın sakız kutusu, içime içime vuruyor seni.. Tezgahın üstündeki fesleğen, sırasını bekliyor.. Tohumunu istemiştin ya! . Benden daha sabırsız.. Unuttuk o gün..
İçimizde zaman zaman gittiğimiz kendi / eski ülkelerimiz vardı. O gün, gitme sırası sendeydi, b e n k a l a m a d ı m.. Ve o gece, sadece; yalnızlığı öğrenmesin diye, gene yatağımda yattım, öğrensin istemedim..
Oysa; k a l s a n, s a r ı l s a n v e ö p s e n , ne kadar mutlu ölecektim.. Ölü doğmuş yılgın bir çocuğun gözlerinde ağlamak yerine..
Sen! ..Sen, a ş k ş i i r l e r i n d e n s a v a ş l a r ç ı k a r ı y o r d u n..
Ben! ! . Ben, eski yenilgilerine g ö m ü l m e d e n , s e v d a s ı i ç i n k ı l ı ç
k u ş a n a n b i r k a d ı n k a z a n ı r d ı, b i l i y o r d u m..
B u y ü z d e n, u t a n m a d ı m y e n i l m e k t e n..
Zaten ellerim kelepçeli gelmiştim, esaretimi alıp özgürlüğümü vermiştim sana.. Severek, isteyerek.. Ki bir ilkti bu, izin vermeliydin kalmama.. Kelepçelerimin anahtarlarını, içinde var olduğunu bildiğim mavilere atmalıydın, boşa gitmezdi.. Eski bir denizciyim ben..
Kopuk kopuk yaşadığımızdan kopuk kopuk duygularım.. Oradan oraya atlıyor olabilirim ama değişen bir şey olmuyor, d ü ş t ü ğ ü m her yerde sen oluyorsun. Her günün seninle başlaması gibi, ya da her şeyi yok sayıp zamana senin adını vermek gibi.. Yeni bir alfabeyi öğrenmek gibi, tenine ve gözlerine yazılmış..
Seni seviyorum / Bizi seviyorum..
Domuzluğunu, serseriliğini ama en çok şaşırtıcılığını seviyorum.. En büyük şaşkınlığımı bana geldiğin gün yaşadığımı sanmıştım.. Yanılttın beni, hep şaşırtarak.. Daha çok, daha çok.. Sevgi buketleriyle süsleyerek bazen, bazen korlarla ellerime bırakarak..
Gözüme d ü ğ m e l e n e n bakışların dokunduğum her şeye nasıl bulaşır, çözemiyorum.. Baktığım her şey sana dönüşüyor.. Hayır, seni benden daha çok seviyor olamazlar, yalnızca kötü bir taklitçi onlar..
Yokluğun neremde başlıyor neremde bitiyor bilemiyorum.. A m a h e r g i t t i ğ i n d e , d a h a ç o k k a l ı y o r s u n b e n d e..
Birbirimize dokunduğumuzda, iç içe geçtiğimizde, ortada ikimiz de kalmıyoruz, yeni bir bedene taşınıyoruz, hem ikimiz hem de başka biri olan yeni bir beden yaratıyoruz.. Bu sen değilsin tek başına, ben de.. Buna bir isim bulmalıyız ve adlarımızı unutup birbirimizi bu isimle çağırmalıyız.. Çünkü biz buyuz...
Zamansız ağlamalar başlıyor en sevdiğim türküleri dinlerken, ansızın.. Bunlar, senin sızın.. Bir annenin yüreğiyle unutulmuş zamanlara gömüyorum hepsini.. Üstünü gözlerinden aldığım y ı l d ı z k ü l l e r i y l e örtüyorum..
K i m ö l d ü r d ü s e n i n g ö z l e r i n i ?
Hangi ah ? ın şiiri yazılabilmiş ki? ! ! .. Yürek ister..
Çünkü, hala şiirler yazılıyorsa ah ? lara; ah ? lar biter..
Yırtıcı bir kaplanın kediye dönüşümü, sokuluşların.. İşte o zaman en çok çözüyorsun beni, asit gözlerinde.. Sana eriyorum, akıyorum.. Gözlerinden bir sigara yakıyorum, teninde söndürdüğüm..
Sen, kalem tutan gözlerinle aşkımızı yazıyorsun, kimsenin okuyamayacağı güncemize.. Belki, bizim de..
Sarhoş bir gezegen tutuşuveriyor dudaklarından.. Siliniyor ' kendi ' liğinden.. Sonrası, cennet.. Belki bir dağ boşalıyor rahmine, sana emanet..
Bazen beni terk ediyor yorgun sesim.. Peşine düşmüyorum.. Sana geldiğini; beni, seni ne çok sevdiğimi anlattığını biliyorum. Hiç ellemiyorum.. Senin sesin olarak geri dönüyor, çünkü..
Bazen, hoyrat rüzgarlarında üşüyorum..
Bir nehrin hangi kıyısında yürüdüğünü anlayamıyorum, çoğu zaman.. Bildiğim tek şey, o nehir benim ve aynı yöne akıyorum. Bazen dingin, bazen çağlayan..
G ö z e m s e n s i n..
Tek düze olmayışından belki renklerin ani dönüşümleri, zıt renklere.. Renklerini değiştiren de sensin, rengi değişen de.. Ben, p a l e t i m sadece, kendi rengimle yetiniyorum..
Çok a z d ı m, senden önceleri.. Yok olursam bir gün, yok edilirsem eğer - öyle ya da böyle - , senden aldığım her şeyi giderken sana bıraktığımda,
ç o k l u ğ u n a şaşıracaksın..
' Çizgilerimi sen çizemezsin, silgim var benim.. ' demiştin bir gün..
Hadi s i l her şeyi, hadi a l her şeyi.. Tam vakti..
K e n d i k e n d i m e ö l e b i l e c e k y a ş t a y ı m..
Hoşça kal..
11.11.2005 (Saatler sana düştüğünde... ben duruyorum..)
(Saatler sana düştüğünde... ben duruyorum..)
Şiirin kalbine selam olsun.
Başlık değişse de yazı aynı kalır... İçimiz gibi mi acaba? hayat değişmeye çalışsa da, içimiz hep aynı kalır... 2021 yılının son ayında okumuştum bu yazınızı ( iyi yazanları takip ederim bu arada)... Deneme adı altında bir çok sözcüklerin buluştuğu kocaman bir 'özlem'.. Ki sadece sehpanın üzerinde duran sakız kutusu değildi içerlenen yalnız bir adama, onun da dokunulmuşluğu vardı, yarım bırakılmışlığı veya tükenilmişliği... Uzun uzadıya değil, sade ve öz şekilde ' dartta istenileni vurdu- vurmuştu yazı''...