Bir Gariban

Çok eskiden yani 26 yıl kadar önce, ben ilkokul dönemindeyken, bizim mahallede bir gariban otururdu. Evi sadece bir eski viran oda ve yatak, yorgandan ibaretti. Ne bir eşya dolabı, ne giysiler. Bir aynası da yoktu muhtemelen zaten kendine pek bakmazdı. Kaç ayda bir yıkarnırdı kimbilir? Saçları uzun. Bir gün evini görmek durumunda kalmıştım gezerken. Arkadaşların çıkmaz sokağındaydı bu garibanın evi. Tabi ev denebilirse. Evin pencereleri bile camlı değildi. Yani kışın ne yaptığını siz düşünün artık ki o zamanlar daha soğuk olurdu kışın. Odun, kömür taşıyarak karnını doyuruyordu muhtemelen. Bir iki görmüştüm. Bakışları bir başka bakar, korkuturdu beni. Herkes gibi bakmazdı çünkü. O yüzden yarı deli zannederdim onu. Bilgece bir bakış mıydı yoksa, bilinmez. 50 yaşlarında görünmesine rağmen muhtemelen yaşı daha küçüktü. Çünkü hayat onu çökertmiş olmalıydı. Herşeye rağmen bir de sigara bulursa içerdi. Bu da ayrı bir mizah konusu. Ama belki o sayede açlığa dayanabiliyordu. Kısa bir ömür sürmüştür muhtemelen. Ve süründüğüne de eminim hayatının sonuna kadar. Bunun sorumluluğunu sadece ona yüklememeli vicdanımızı sorgulamalıyız. Hepimiz yanıbaşımızdaki garibanlardan sorumlu olmalıyız. En azından karnını doyurabilsin. Yıkanabilsin. Sıcakta uyuyabilsin. Temel ihtiyaçlar yani. Bunu onlardan esirgememeliyiz.

24 Mayıs 2013 1-2 dakika 50 denemesi var.
Yorumlar