Bir İdamlıktan Son Mektup...
Bir İdamlıktan Son Mektup
Yasaklı bir günde yaşıyorum, beni senden ayırıp zindanlara attılar, cepken gibi bir yelek sırtımı kemiriyor, yatak ağrılarım arttı bak, yokluğun hastalık oldu bana ilaç gibi gelecek bu hafta ziyaretime gelişin, ellerimi tutabilecek kadar yakın düşeceksin bu hafta, koğuşumdan uzakta çok şükür yaşayabileceğim seni, hadi elini çabuk tut koşamasan da inat edip gel yürü benim için o yaşında bastonuna asılarak yürüt bedenini, hasta yatağından kalk gel yanıma, yollar uzak ayakların tutamaz ama bir inat bir son güç yetiş hadi yetiş son dakika kalmadan ölümüme, beni öldürmeden şu yasalar ve mürekkep yalamış bir adamın kalemi, canlı ellerimi tut kadınım hadi bu hafta da ziyaretime gel ama koşar adımlarınla yorulmadan bıkmadan ve bir daha gitme kal bu zindanda benim ruhumun yanında. Bak bana ne kadar gençleştim sakallarımı kesilince, bana ördüğün yeleği de giydim, tertemiz yıkandım kefen gibi oturdu üstüme beyaz gömleğim hani geçen ziyaretinde getirdiğin gömleğim. Geriye üç beş parça eşya kalacak, birde yazılarım ama vermezler sana bir teneke sobada yakılır, elini çabuk tut asacaklar beni yetiş hadi yetiş, sen gelmeden ölemem ben gözüm kalmasın arkada seni de götüreceğim hadi kadınım gel yanıma, benim gelmemi beklemeden yanına bir tahtaya yüklenip de. Bir tabut varmış kayından demin duydum Cafer'den ağırmış, alıp içine koyuyorlarmış astıktan sonra bir çöp gibi atıp içine yıkayıp sarıp sarmalayıp bilinmezler mezarlığına başına taş dahi dikmeden gömüyorlarmış. Yetiş ölümüme, koyma ölümü ortada yetiş hadi kadınım nasırlaşmış ellerimi tut beni koyma bir tabutun içinde, ölünce tut ellerimden ve alıp bedenimden ruhumu götür beni evimize hadi kadınım hadi gel geç kalma ölümüme. Bu son mektubum sana, yarın kelepçeleyecekler ellerimi kalem dahi tutamayacağım. Bir adam geldi sabahtan adımı sordu doktormuş yüzüme bakıp idam edebilirsiniz dedi. Son arzum dahi sorulmadı yaşlı bedenimden bir istek çıkmaz sandılar belki de. Deselerdi bir deselerdi seni dileyecektim bekleyin az diyecektim kadınım girsin kapıdan göreyim yüzünü bir, ister kırın kafamı ister kesin etimi ama yok soran yok söyleyen yok anladım yaşamak yok bana. Sen gel yetiş bari hiç olmazsa vur sen ayağımın altındaki sandukaya sen öldür beni sonra sen gel ardımdan bırakma beni bir kör mezarda yalnız kalamam bunca zaman sensiz yaşadım ama sensiz ölemem hadi kadınım gel son bir güç yetiş yanıma yetiş...
Bugünde sizlere bir hikaye ile merhaba diyorum. Yaşamak bazen bu kadar tutkulu bazen bu karda anlam taşıyabiliyor. Yaşamak işte böyle bir aşk ile anlatılır. Yaşamınızı bu kadar tutkulu kucaklamanız dileğiyle hoşça kalın... Unutmadan sakın güneşe el sallamadan güne başlamayın...
Not: Sanat Sayfasında yayınladığım bir küçük yazı...