Bir İnsan Vardı Canı Sıkılan

Dörtte üçünün su, dörtte birinin karadan ibaret olduğu dünya adlı dönen yuvarlak. Yüzünün yarısını güneşe döndüğün için yeni bir güne başlayacak milyonlarından biriyim.Yarısının uyandığı kalanının ise uykuya yattığı bir düzende ? Azrail'in mesai saatlerinden birine denk gelmemişseniz- kocamaaannnn bir iç sıkıntısıyla güne başlayacaksınız demektir. O zaman ; gece yattığı pozisyonun tam tersi istikamette yüzünün bir yanında yastık izi, gözleri çapaklı insanoğlu Günaydııınnn!! ;
Bugün de yine yüzün gözün şişmiş, amaçsızca gerinip esneyerek uyandın değil mi ? Geçen günün yorgunluğunu derin bir gece uykusuyla atıp yarına uyanmayı da tasavvur ediyordun! ? Tabii gece uykularınızın bir gözü sürmelinin hayaliyle yahut bebeğinizin huysuzluklarıyla ya da ağrı ve sızılarınızın iniltileriyle bölük börçük olma tehlikesi yoksa- Hadi bakalım bugün de günün aydın olsun modern çağın kaygı yüklü insanı.
Merak etme birazdan lavaboya gidecek aynaya baktığını bile fark etmeden yüzüne su vuracak,kendi kendine bir şeylere söylenirken bulacaksın kendini.(rüyadan kalma olsa gerek). Kahvaltı ritüelini gerçekleştirmek üzere çayı ocağa attığında biraz ayılmış gibi olacaksın.Seni öğleye kadar idare edecek peynir, yağ ve zeytin üçlüsünden ibaret sofrandan ölmeyecek kadar yiyeceksin.Dişlerinin arasında çiğnediğinin peynir olması ihtimaller dahilindedir.( Tarım Bakanlığının teşhir ettiği son listede bu markanın adı yoktu.) Dakikalardır ocakta demlenen çaya rağmen ekmeğine yağını sürerken soğuttuğun çayını yudumlamaktasın. Ve muhtemel televizyon denen renkli camda adlarını bile bilmediğin sunucular, anlamsız gülümsemeleriyle Türk halkına sağlıklı kalma ve hayattan zevk alma tüyoları veriyordur. İçlerinde kocamaaann bir iç sıkıntısıyla.Plates yapan aç ama zinde kadın, tazelenmek, canlanmak adına yapılması gereken 10 detoks önerisini bilinçaltına işlemektedir. Yüzünde hayatı keşfetmişliğin aldatmacası bir bilgelikle sana önerilerde bulunan bayan Jullian(!) muhtemeldir bademin, zeytinyağının, avokadonun kilosunun kaç para olduğundan haberi yoktur.Bir top üstünde sağa sola sallanmak için spor salonuna aylık en az 300 tl ödeyecek olma düşüncesi bile mutlu ve sağlıklı yaşama arzunu bir anda kurutuyor.Beden sağlığının cüzdan sağlığına iyi gelmeyeceği kanaatine varıyorsun. Sen mutlu olmanın hesabı kaça patlar diye düşünürken gözün duvarda asılı saate kayıyor biran. Akrep koşuda yelkovana çoktan fark açmış bile. Dolabına yönelip kapağını açıyorsun ve öylece 'bugün ne giysem?' diye düşünerek boş gözlerle dolaba bakıyorsun. İşte sesleri aşina işkencecilerini duydun yine.
'- O etekle o gömlek olmamış. Vücudunu tanımıyorsun. O ayakkabıları giyersen çantanın tokasının rengi uyumu bozar...'
Birilerinin sana ne giymek gerektiğini dikte ettiğini fark ediyorsun. İstemsizce kafanı sallayıp pantolonunu, eteğini ne bileyim işte eline ne geçirirsen onu bedenine giydiriyorsun. Ya da soyuyorsun.Kocamaaann bir can sıkıntısıyla.Bu arada zihnin almış fitili sorguluyor nöronların ' mutluluk nedir?', 'Bu can sıkıntısı niye?'
'- Şükürsüzlüğündendir. Ya bi aç kalsaydın... Her dediğin her istediğin oluyor da ondan' diye yetişiyor hemen vicdanî annen. Tasavvuf ehlinde cevap aramaya koyuluyorsun.
' Beden kafesine hapsolmuş ruhun Öz'üne özlemi, Mutlak olana hasret. Bela vaktinde ? Elestü bi rabbiküm' sorusuna ? Kalu bela' demiştik ya hani ? bela'yı yanlış yorumladık.' Diyorlar. 'Belki de çekilen gerçek bir bela halidir diyorsun.' Kim bilir?
' Kapitalist rejimin getirisi bunlar hep 'diyecek birileride. 'Çalış-tüket mantığı. İnsanı metalaştırmanın sonucu bir iç sıkıntısı bunlar. Daha ne bekliyordun?'
Sonra çocuk iken de canının sıkıldığını hatırlayacaksın. İki oyun arası kadar sıkılırdı canın.( ki büyükler çocukların canları sıkılmaz derlerdi). Televizyonda en sevdiğin çizgi film çıkana kadardı puflamaların. Baktın arkadaşların sokakta değil yalnızsın alırdın bir iki yoğurt kabı eline, adını bilmediğin birkaç ot toplar toprakla karıştırır yemek yapardın. Kiremitleri taşla döve döve ufalar ellerini boyardın. Kapısı kırık arabanı ileri geri sürer, mantıksız sesler çıkararak gülerdin. Topun dereye kaçıncaydı can sıkıntın. O da gelir ve geçerdi. Ne zaman gerçek kap-kaçakların, hazırlaman gereken gerçek sofraların, dört tekerli arabaların oldu yatılı bir misafire dönüştü can sıkıntın.Muhabbetinden hoşlanmadığın ama kovamadığın bir misafir.
Düşünüyorsun canın sıkılıyor. Düşünmesen de canın sıkılıyordu zaten. Bir offfff eşliğinde boşalıyor ciğerlerinden soluğun.Dörtte birinin hüküm sürdüğü bir düzende;
' Bana ne oluyor lan.düşün düşün nereye kadar. En akıllıyım diyeni bile bir fıçıda tüketti ömrünü' diyerek Türk usulü bir kaçışa yöneliyorsun.Niye gittiğini bile bilmediğin bir kpss kursuna, okuluna, mutfağına, ofisine... ne bileyim işte her kimsen ve ne yapıyorsan oraya sığınıyorsun. Kocaman bir gülümseme giydirip suratına ?kendini kandırmayı seviyorsun- masayı toplamadan kapıyı da kapatıp çıkıyorsun. Yolda gördüğün herkese dudakların'Günaydın' derken, içinden ukalaca 'Hadi bakalım hayırlı olsun bugün de nur topu gibi bir iç sıkıntısı doğurdun.' Diyorsun. Ve ciddi ciddi bademle zeytinyağını denemeye karar veriyorsun.

25/06/2012

25 Haziran 2012 5-6 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar