Bir Kedinin Denemesi
Hepimiz birbirimizin çöp kutuları değil miyiz sanki? Yıpranan ve yırtılan ruh parçalarımızı fırlatıp attığımız çöp kovaları. Gözlerin ıslandığında elinin tersiyle sildiğin karaların bakışlarına yüklediği manayı neden karşıdakinin gözlerinde ararsın? Uyanmak yerine kapakları kaldıran bedenler gösterebilir mi sana karşı evin camındaki sabahı? Onun ziynetleri kibir, gurur, boş bakan bir çift göz ve acımasızlık pusulası! Senin kiler? Nokta, virgül, bol bol soru işareti, kırık gözyaşları ve güzergaha ait olmayan bir yol haritası!Hatırlıyorum da henüz bir sobamız varken, insan tabiatının ne kadar keskin ve yoğun bir kokusu olduğunu anlayabiliyordum. Ümitlerine, sevinçlerine, ruhuna girdiğinde sıcacık! Dışarıda ki firavun soğuk televizyon ekranının arkasında ki figürler kadar uzak. Ama bir de öteki odalara geçtin mi her şey üç boyutlu bir işkence halini alıyor! Kuytu, kararsız köşeler... Misafir odası her zamankinden daha bir kayıtsız ve soğuk hakimiyetini çoktan kurmuş. Hani nerede o sepya şefkat? Soba da pişen duygulu yemekler? O zamanlar demlikten çıkan su buharı hiç değilse kirpiklerimizi yumuşatıyordu. Ruhlarımız Goriot Baba gibi iki gözü iki çeşme olmasa da nemliydi! Neyse ki bir süre sonra açardı barajın kapaklarını gözlerimiz. Şimdi ise kaba ve acımasız bir umarsızlık yerleşiyor gölgene, buz kesen nefret daha bir donuklaştırıyor bakışlarını. İçeri de ki çocuk bağırıyor, çağırıyor ama ne fayda!Üzerine örülen duvarlar gittikçe kalınlaşıyor. Yazık! Bir süre sonra kesilecek nefesi. Hiç boşuna hayıflanma, anneme sarılıp ağlardım deme hiç! Ruhunda ki yanıcı maddelerden bahsetmedin ki ona! Varlığı yetiyordu belkide ama ona sarılıp ağlamak sobaya sarılmak gibiydi, daha çok yakardı içini! Biliyorum ki sana uzatılan eller kaldıracak güçte değildi seni ya da anlamsız bir bilek güreşi çabasındaydılar, zaten yüreğinle bir savaştan henüz mağlup çıkmışken. Bu kadarı yetmez mi sence seni hissetmeme? Ah bir gelebilsem yanına, şu ayna denen engeli aşıp!
Tek kelime ile mükemmeldi! Tam bir deneme olmuş bu...
Tebriklerim bolca, Merve hanım.
Hiç boşuna hayıflanma, anneme sarılıp ağlardım deme hiç!Ruhunda ki yanıcı maddelerden bahsetmedin ki ona!Varlığı yetiyordu belkide ama ona sarılıp ağlamak sobaya sarılmak gibiydi,daha çok yakardı içini!
Biliyorum ki sana uzatılan eller kaldıracak güçte değildi seni ya da anlamsız bir bilek güreşi çabasındaydılar,zaten yüreğinle bir savaştan henüz mağlup çıkmışken.Bu kadarı yetmez mi sence seni hissetmeme?Ah bir gelebilsem yanına,şu ayna denen engeli aşıp!
Bir kedinin denemesi gibi okumadım nedense...ruhlarımız kedi mi ne;?yeni baştan okumalıyım belki,mırlayarak ve kendi çöp kutularımı karıştırmalıyım.Sevgiler..
Güzel bir deneme paylaşımı olmuş..
Tebrikler.. Nicelerine..
tebriklerrrrrrrrrr...!