Bir Kırmızı Başlıklı Kız Hikayesi

Parmakların, her yana dağılan sorulardı..ve gözlerin kanlanmıştı kanın cana susadığı o melun gecede.Önce ellerini yitirdim o karanlık boşlukta, sonra boşluğa isyan eden sesini..
Söylemiştin oysa..bir gün nasıl ansızın girdiysen hayatıma, yine öyle ansızın cıkıp gidebileceğini..Hiç unutmadım bu sözünü ama, unutmayı diledim nedense hep..Gidişin belkide bu yüzden sarrmısştır beni.
ve.."uyarıyorum seni!" demistin.. "bir kurdum ben..hem de öyle sıradan bir kurt değil, kırmızı başlıklı kızın büyükannesini yiyen cinsten.."
Zaten büyükannemi sevmezdim ama; senin de dediğin gibi kırmızı başlıklı kız da değildim zaten ben..
Sahi, kurt neden Kırmızı Başlıklı Kızı değil de büyükannesini yemiş? Sonuçta körpe bir kızın eti yaşlı bir bedene oranla daha taze değil midir? Ve madem ki kurdun niyeti doyurmaktı karnını, taze bir ziyafet daha uygun değil miydi onun için? Hem küçük bir kızı kandırmak, tecrübe yüklü bir bünyeyi kandırmaktan daha kolay değil miydi? O halde kurt neden başlığı kırmızı olan kızı değil de büyükannesini yedi? Kırmızı Başlıklı Kıza kıyamadığı için mi ; yoksa büyükannesini yiyerek onun yüreğine acı tohumları serpmek için mi?

Ya da anlatılanın aksine açlık derdi değil mi kurdu güdüleyen?
Ola ki kurt esasında aşıktı başlıklı kıza..ve bir masalın kötüsünün masalın iyisine aşık olması abes karşılanacağı için söyleyememiştir sevdasını..İçindeki aşk, onun koca cüssesine bile ağır gelince isyan etmistir masalına ve kurabiye kokusunun başlığın kırmızılığına karıştğı bir günde vermistir kararını..
Madem ki etiketlenmişti bu masalda alnında "kötü" yatfasıyla..Madem ki haram kılınmıştı ona iyi farzedileni sevmek, o halde kötünün de kötüsü olup öcünü almak istemiştir masaldakı adaletsizliğin..
Ve bu hızla vardığına büyükannenin yanına, büyükanne kurdun derdinin esasında ne olduğunu anlamııştır yılların verdiği yıllanmışlığıyla..Ve dikip gözlerini taa gözlerinin içinde kurdun, şöyle demiştir:

- yapma demeyeceğim sana..çünkü yapacaksın..ama bil ki yanacak canı ve nefret edecek senden.

Onun canının yanması fikri bir an tereddütte bırakmıştır kurdu ve dolmuştur gözleri aniden..Yine de silip gözlerini çarçabuk (ne de olsa kötüydü rolü) toparlamıştır kendini ve şöyle cevap vermistir o da:

- Biliyorum edecek..ama etmeli..Çünkü böyle yazıldı masalın sonu ve ona anlattığın hiçbir masalda geçmedi iyiyle kötü aynı safa..Onu masallarla büyüten sendin ve öğretmedin hiç aksini ona..Ve şimdi, onu masal masal büyüten sen, yok olurken kendi masalının sonunda, o da anlattığın her masal gibi razılığıyla sevmeli bu masalı da..Biliyorum edecek.. etmeli çünkü..

demiştir ve babaanne o güne kadar anlattığı tüm masallardan pişman olup kurdun hakılılığına boynunu eğerken ilk defa - koca ömründe ilk defa- geçirmiştir aklından "her masalın sonu olması gerektiği gibi bitmemeliymiş" diye..
Kurt, masalı "olması gerektiği gibi" sonlandırdıktan sonra, tüm olması gerekenlerden, masallardan ve büyükannelerden nefret ederken bitmiştir bu masal da ve kurt görevini yerine getirdikten sonra unutulmuştur akıllarda..
Kimbilir...Belkide sorsaydı kurt kırmızı baslıklı kıza bir kez, anlayacaktı onun da masalların hep "olması gerektiği gibi" bitmesinin onu ne kadar sıktığını..ve öğrenecekti tüm masalları sırf babaannesinin hatrına dinlediğini..İyilerin hep iyi, kötülerin hep kötü olduğu, iyinin kötüye karışmadığı masallara onun da ne kadar isyan ettiğini..öğrenecekti..kızmayacaktı , nefret de etmeyecekti bu yüzden ve belkide o da söyleyecekti kurdu sevdiğini..Ve gökten üç elma düşerken masalı okuyanlar da murad adlı bir ata binip kerevetine çıkacaklardı bu masalın..

Kanın cana susadığı o melun gecede yitirmeseydim varlığını varlığımdan, bu masalı anlatacaktım sana ve masal yüklü bir rüyayaya uyuyacaktık belkide ve uyanacaktık burnumuzda fırından yeni çıkmış kurabiye kokusuyla..

Ama "olması istenenler"le "olması gereken"ler hiçbir zaman uyuşmuyor ne yazık ki..

Bitti!..uyanıldı tüm rüyalardan ve ben, nefret ettim tüm masallardan..


06.06.2010/ 21:55
ZİFİRİ

12 Haziran 2010 4-5 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar