Bir Makale Konusunun Ele alınışını Eleştiri 6

Bu tür yazılardaki; 'Misafirperverliğimiz zaten ayrı bir durum.' gibi söylemler üzerinde durulmayacak denli yavan bir söylemdir. Halk yaşantılaşması ile toplum yaşantılaşmasını karıştıran bir saçma sapanlıktır. Misafirlik bir zamanlar neden vardı? Misafirlik şimdi neden yoktur? Ya da neden şekil değiştirmiştir? Bunun düşünmesini yapamayacak denli bir sığlıktır. Sormak lazım turizm niye var? Turistler de birer misafirdir. Hem misafirin dik alasındandır. Evlerimize tanrı misafiri etsek ya!

Yine bu tür yazıların kültürel tanımlamalarında; 'Türk Sanat Müziği konseriydi. Ne yazık ki salon tamamen dolmamıştı. Bir yabancı sanatçı ya da topluluk gelmiş olsaydı herhalde ayakta dinlemeye bile yer olmazdı!' gibi cümlelerden ibaret savunuşla da olur. Yazımı yukarıdan beri okuyanlar artık bunlara cevap verebilirlerdir. Bu cümleleri okurun düşünme becerisine bırakıyorum. Ben yerli oluşta kendisini jiletleyen konserleri de kültürsüzlük saymam. İdil Biret'in konserlerinin, söz gelimi bir popçu konserine göre, hiç tercih edilmemesini de kültürsüzlük ya da yozlaşma saymam. Bu çelişkilerin anlaşılması, düşünen beyinlerin basitlikle bulacağı sorunsallardır.

'Günümüzde mağaza ve dükkânlarda, işyerlerinde yabancı isim merakı da oldukça fazla... Sanki İstanbul'da, çarşıda değilsiniz de, yabancı bir ülkede çarşıdasınız! Türkçemize ne oldu! Kelimelerimize ne oldu! Diye zaman zaman şaşmamak elde değil!' türü bir savunma şekli de daha vardır!

Aslında bir kişi evine girip, istirahata çekilip, çeşitli kullanımlara girdiği nesneler adından itibaren şaşa kalmıyorsa, buna da, şaşmak lazım bence? Evde televizyonu açarsınız, televizyon yabancı düşüncedir (isimdir)! Buzdolabını açarsınız, buzdolabı yabancı patentlidir. Ha keza çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, telefon, uydu risıvırı, bilgisayar, CD, DVD yazıcı, fotoğraf makinesi, ıh..

Bütün yabancı akıl paten ürünlerinin ve isimlerin boy attığı, etrafımızı sardığı, araç gereçli bir ortamda yaşar olmamıza ve bunların nimetinin şükranını tüketir olmamıza rağmen Türkçemize ne oldu diyebilmekteyiz! Açıkçası bizlerin üretmeyen Türkçemizle adını oluşturamadığımız beyinsel, akli gereçlerini, bizler, bir nevi asalak gibi tüketir olmaya da şaşmıyoruz da, yabancı kaynaklı ismine takıla biliyuruz! Ya da bir tabelalardaki isimlerden duyduğumuz hicap kadar, patent yapamamanın hicabını duymuyoruz da; 'kompüter mağaza' deyince mi, şaşarcımız geliyor? Yine de saygı duyarım. Ama önce patent bilinci öğrenilmesi gereklidir bence.

Dedik ya uygarlıkta kültür de evrensele gidiyor. Önemli olan evrenselin içine beyinsel emeğinizle nasıl yansıyorsunuz ki, dil gibi evrensele göre etnik renginizi de gururla bu oluşumun içine de yansıtabilesiniz. Asıl sorun bu. Helikoptere; helikopter deyip de satın alıyorsanız, helikopter shop'a da şaşmamalısınız! Helikopteri üretemeyen teknolojik kültürlere kuşkusuz ki 'helikopter mağazası' ya da 'helikopter dükkânı demekte tamamen kültürel bilgi ve kullanım yabancısı aykırılığı olacaktır. Ki bu da bir zamanların ünlü; 'gâvur icadı' mantık versiyonunun bu gündeki uyarlanışçı bilinçaltı beliriş şekli gibi de çağrışımlarını yapabilmektedir. Değilse; sokaklarda yabancı tabela olmuşluğu ya da olmamışlığına, dikkatlerimizin çekilmesinin, patentçi üretiminize dikkat çeker oluşa, ne katkılıkta önemi vardır?

İnancınız da yabancı kültür kaynaklı olduğu için tabelalarınız da, elbette; ukabe tur, tekbir giyim, ihlâs gıda, Merve shop, Medine giyim, akabe inşaat, rahmet gıda, helal et, cennetmekân tur, hicret apartmanı vb gibi bir yığın çakma isimlerin, güya kutsallığı ile dolu olacaktır. Ben şaşmıyorum!


03.04.2010
Bayram Kaya

09 Temmuz 2010 3-4 dakika 1084 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar