Bir Nektari Mevsimi

Bin bir duygu ipliğinden geçiriyorum yüreğimi. Yazacak bir sürü şeyi olup nereden başlayacağını bilemeyenlerin telaş ve yorgunluğu var kalemimde. Bunun tek çaresi de sadece yazmak. Ama yazıp çizmeye ara verince hiç yazmamış gibi oluyor kalem, bu da bir gerçek. Bismillah deyip başlıyorum o halde. Kalemin sahibi, artık ne bahşederse.

Geldi güz, çürümeye başladı toprak

Bir nektari mevsimi daha mazi oldu eyvah

Yazmak kolay bir zanaat sanılır. Piyasa yazar kaynıyor diye şikayetlenip durur insanlar. Gerçek ve yüreğe dokunan bir şeyler yazmak ise bir yazarın saatlerini, günlerini hatta aylarını alır. Bu yüzden düşünülerek, hissedilerek yazılmış her kelimenin ağırlığı vardır sayfalarda, bunu taktir edebilenler için. Taktir edebilenler için demişken, yaştan mıdır nedir? Kırktan sonra insan anlaşılmayı beklemiyor yazıp çizdiklerinde sanırım. Hatta söylemlerinde bile diyebilirim. Yüreğine indirebilenler okusun istiyor yazdıklarını. Çiğnemeden yutulmasın mesela kelimeler. Ağırlık yapmasın yüreğinde, hamallık bilmeyenlerin. Beklentilerin en aza indirildiği, kabullenişlerin baş köşeye oturtulduğu yaşlar kırklı yaşlar. Bir şeylerin sayısal olarak azaldığını, bir şeylerin içerik olarak arttığını fark ediş yaşları. Acele etmeye gerek yok böyle düşününce. Kalan zamanda ne yazılmışsa onu yaşayacağız hepimiz.

Haziran, Temmuz, Ağustos kısa bir selam verip gitti bu yaz. Eylül, Ekim, Kasım da yatıya kalacak değil. Kış dediğin nedir? Onlar da geçip gidecek. Bize biz kalacağız yine. Alıp kahvemizi mevsimleri uğurlayacağız ayakta, otururken, belki kitap okurken ya da böyle sizlerle muhabbet ederken hepsi geçip gidecekler. Senede dört mevsim varsa, iki baharı depresyona giriş olarak nitelendiriyoruz genel olarak. Depresyondan tam çıktık derken bir bakıyoruz ikinci bahar gelmiş. Çok da takmamak lazım. Dünya' nın kendisi depresyon vesilesi. Biz kurtuluş vesilesine çevirebilirsek ne ala. Baktıklarımız, gördüklerimiz, anlatabildiklerimiz ve sırlarımızla örülü bir merdivene benziyor Dünya. Ayaklarımızın altında tutmayı becerebilirsek bizi aziz edecek, beceremezsek de yuvarlayıp dibe düşürecek egomuzu. Düştüğünde kalkmayı bilenler için güzelleşecek sadece Dünya.

Üzülecek çok şey var. Sevinecek şeylerle harmanlayıp yaşamak demek hayat. Ve bunu bize en iyi Filistin halkı öğretti. Öncesinde kendi tarihimiz. Haklı bir mücadelemiz varsa pes etmemeliydik. Sadece sabredip elinden geleni yaparak bekleyenlerin olacaktı zafer. Bizler dedelerinin zaferleriyle büyümüş bir millettik. Fert fert hayatın hakkını vermek gerek. Bugün benim payıma yazmak düştü. Günlerce beklemiştim düşüncemin bağrında. Başka bir nektari mevsimini beklemeden yine yazacaktım elbette bir şeyler. Bir kişi bile okuyup anlıyorsa yalnız değildim. Sizler de öylesiniz.

Görünüşte gökyüzüne arkamı dönmüştüm

Gerçekte ise umuda ve maviye yaslanmıştım..:)

19 Eylül 2024 2-3 dakika 246 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar