Bir Şizofrenden Notlar -3

İşte yine o sesler, sanki günahları sürünüp kulak zarıma dayanmış kıyameti ekiyorlar,
Göğsümde yeşeren yaralı tomurcuk
Yine ölüm soyunmuş en süslü haliyle ruhuma kapanıyor.
Ve
Korkularım titreyen bedenimi sarmak üzereyken,
Kapının gıcırtısıyla irkiliyorum.

-Sen de kimsin?

-Beni sen çağırdın!

-Hayır! Seni çağırmadım, lütfen biraz daha yaklaş kaçırma yüzünü gözlerimin önünden

-Olmaz! Utanırsın.

-Yüzünü görmekten neden utanayım?

-Çünkü beni sen yarattın!

Ben neyi yaratabilirdim? İçimde ki kıyımları durduramazken ve utanılacak neyim vardı?
Ayıplarım göğün yüzüne dağılmışken...
Aslında durdurmakta istemiyorum, dağlarım yıkıldıkça köpek gibi feryatlar besleyip
Hücrelerimin kurumasına seyirci kalıyorum, beni hayata bağlayan tek şey acılarım...



Bir kadının etine yaslanıp, gözlerimi zemzemlerde yıkadıktan sonra dünyayı seyre dalmak
Bütün günahları ruhumdan soyup, Âdem gibi çıplak kaldıktan sonra, ağaç dalından sarkan Meyvelere tamah etmek.
Bunların hiç biri bana göre değil, biliyorum böyle şeklini almış halde yaşayamam,
İlla ki yaralanmalıyım
İlla ki yaralarımın kabuklarını soyup, yüreğim her an ölürken zevk almalıyım.



Biliyor musunuz?
İki kez mutluluğa koşmak istedi yüreğim, bayramlara uyanmış çocuk gibi
Coşkuyla sevinçlerimi süsleyip, gülümseyen okyanuslarda yüzmek istedim.
İlki adını anne koyduğum bir melekti;
Tanrı'm öyle güzel bir yüzü vardı ki, küçük ellerimle dokunurdum ipeksiydi.
Dudakları çelimsiz parmaklarımı öpüp göğsüne başımı dayardı. Kulaklarım içinde ki Notalardan çıkan sesleri
Dinlerken uykuya bırakırdım kendimi.
Beni korkularımdan korurdu,
Beni şefkatiyle yıkardı...
Ne zaman ki gözüme cehennem yangını bulaşsa
Tereddüt etmeden
Ciğerini kopartıp silerdi.
Bir gün dizlerim kan içinde meleğime sığınmak isterken
?'Dokunma öldü'' dediler.
Yer oldum içime kapandım
Karınca oldum dünyanın ayakları altında canlarımı saldım.
Meleğim biliyordu;
Savunmasızlığı, çaresizliğimi, açlığımı
Onsuz rüyaların bile haram olduğunu
Biliyordu
Biliyordu
Biliyordum...



Nereye sakladınız diye sorduğumda, bir avuç toprağı işaret ederken
Pişkince gülümseyip, kimsesizliğimin başı okşadılar,
İşte o an insanlığınıza nefret beslemeye başladım.
Şimdi ayaklarım ne zaman yere bassa, bir damla kanımı yakasına iliştiririm...





İkincisini nasıl anlatacağımı bile bilmiyorum;
-03:43-
Başlangıcın da yeni bir yaşama yürümek gibiydi
Boğazımdan sessizce içime dolan hava ayaklarımı yerden kesmeye yetiyordu
Sanki bulutlara dokundukça, kalbime yıllar öncesinde kaybettiğim huzur tekrar konuyordu
Nerden bilebilirdim? Ömrünün bir kelebeğe bile muhtaç olduğunu.
Of!
Beynimi usturaların ağzında kazısam da,
Yüreğimden sökemiyorum yaşattığı ve süründürdüğü her anı içime çakılı.
Beni buraya atarken sözcükleri dökülmüştü, onu güzel hatırlayacak hiçbir şey bırakmamıştı
Öfkesinde ihtiras, gözlerinde zulmü gördüm. İlk o zaman korkmuştum sanırım.
Ve dedim ya giderken döktüğü sözcükler, -ulu Tanrı'm bereketsizliğini bile öpüyorum...
Sonrasında hayat kıştı ve ben yine kara gömülmüştüm,
İstanbul'un yedi tepesinde ağıt yakıp, Üsküdar'ın yollarına sövsem de
Hiçbir gerçek bu kadar can parçalamıyor...



Lütfen çıkarken ışıkları kapatın,

Gördüğüm her aydınlıktan ölesiye korkuyorum...

31 Ekim 2008 3-4 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)