Bir Umut Uğruna Yoldaysan

Demlik buğulanır kaynar çay
Yıldızlı gecede kayboldu ay
Elime almışken ölümcül bir ok
Bu ya kader; kayboldu yay...

Bir yarışın içinde bulmak; düşünmeye, anlamaya, yorumlamaya kalkışmadan bir tura dahil olmak... Karşıya bir ulu dağ yerleştirip de,"ayakkabının ya da montunun olmaması beni bağlamaz" diyerek, herkese kırbacın gölgesini göstermek...

İşte budur insanı yıpratan. İşte budur rüyaları kabusa çeviren... Tek yapman gerekenin hiçbir şeyi düşünmeden ilerlemek olduğunu söyleyenlerin, varlığının ayaklarınızdaki dermana bağlı olması da hayli ilginç bir tesadüftür. Neyden mi bahsediyorum? Anlamadınız değil mi...

O zaman şu an birazcık kendimize gelip bir dur diyelim bedenimize ve muhtemelen iki kolumuz da sağlamdır... öyleyse tamam; kafaları öne eğip bu yazıyı da okumayı bırakarak gözlerimizi yumalım ve sessizliğe dalarak düşünelim... ne düşüneceğini bilmiyor musun? Peki o zaman... ne düşüneceğini dahi sana unutturanların ayak izlerini üzerinden silmeye çalış... yani; seni bir gemi olarak düşünürsek, altındaki suya sen mi yoksa nereden geldiği belli olmayan bir yel mi yön veriyor?

Kısacası; bu geminin motoru sana mı ait yoksa direkleri çürümeye durmuş bir yelkenli misin... anlamaya ve tersine çevirmeye çalış. Bir kase un için bir çuval buğdayı es geçmek kaderin olmasın. Safiyane duygularla varlığını devam ettirirken, aptallık kadrosu boş diye orayı doldurmak zorunda olmadığını kanıtla... nefsinin arzuları için ruhunun balta girmemiş ormanlarını ateşe verme... kibre dert yan da demiyorum farkındaysan.

Bununla beraber; dik durmak, tokat atmak için yumruğunu sıkanları bir kez daha derinlemesine düşünmeye sevk eder. Unutma ki; seni sen yapan sana benzeyen bir ben olamaz... seni, ben'im diyen o ben'i de meydana getiren bir O meydana getirmişken, bu amansız yarışta birilerine duygusal kölelik yapmak, taşıdığımız bedene ve o bedenin tartısız özüne; yani ruha yapılmış en büyük vefasızlıktır...

Yeşermemiş olman, tohum olduğunu ve bir gün açacak yemyeşil yapraklara gebe olduğunu hatırından çıkarmasın... bu hayatı bayat bir çay tadında yudumlamak, o demin altındaki mavi alevleri küstürmesin. Ey fani dost , kendine gel ve doyasıya gül; korkmadan ve kahkahaya mecbur kalmadan...

Üzgün, yorgun ve neşesiz olabilirsin. Olsun, bunlar kendi değerini aramana engel değil, ancak destek olabilirler. Gerekiyorsa birilerini kırmaktan da çekinme. Ama bunun nedeni, çıkarlarının zedelendiği kaygısı olmasın. Çünkü öyle olursa, küçük düşersin.

Onca zamandır değer kattığın benliğine derin bir orak yarası açmış olursun. Bunları aşmak için ise oku... bol bol ve değerinden emin olduğun şeyleri oku. Yani, seni zillete ve karşı duramayacağın illete düşürme riski olan paragrafları görmezden gelmen, kendine yapacağın en büyük iyilik olacaktır.

Ayrıca okumak; dünyayı ve içindekileri tanımanın bir diğer adından başka şekilde anlatılamaz... kendine iyi bak ve umudunu kimselere bir tebessüm uğruna takas etmeye tenezzül etme...

28 Ocak 2014 2-3 dakika 38 denemesi var.
Yorumlar