Bir Unutma(ma) Paranoyası

Geçmişimdeki diğer fırtınalarım gibi, seni de tarih yapmak üzereydim. Şiddetini yitirmiştin; ılık bir meltem edası vardı yüreğime bıraktığın serinlikte.


Hüznün, uykularımı kaçıramıyor; yokluğunun oyununa gelip yanmıyordu canım güpegündüz. Neredeyse kurtulmuştum okyanusunda boğulmaktan. Ve çocukça bir 'kara göründü' sevinci uyanıyordu içimde. Oysa garip bir labirentin içinde buldum kendimi ansızın...

Kara görünüyordu görünmesine ama bir türlü yakınlaşmıyordu... Ve sen; o inatçı çocuk, bir türlü bırakmıyordun yüreğimin etek uçlarına asılmayı!


Tam bitti derken bir araç plakası olup çıkıyordun karşıma. Ya da adını almış bir marketin ışıklı levhasından... Bir yol ayrımı tabelasındaki kilometre göstergesinden çıkıyordu yaşın. Adresinse; yolumun üstüne tünemiş bir baykuş yuvasıydı; mayın tarlası, düşman yatağıydı...


Resimlerin, giysilerin ve görüp dokunabileceğim her şeyin çoktan tarih olmuştu oysa. Telefon numaranı da imha etmiştim hafızamdan. Nihayet; diğer fırtınalarım gibi seni de tarih yapmak üzereydim. Şimdi her telefon çalışında yüreğime çöreklenmiyordun. Her kapı ziline bir kuş kalbi çırpınmıyordu içimde. Ve sana dair ne varsa, ne kaldıysa bende, yüreğimdeki o koca çınarın dibinde yas tutmuyordu işte !


Tam bitti derken; birden korkar oldum isminin her hecesinden. Sonra öfkem terk etti beni, yüreğime kurduğun tuzaklardan aldığım yaralarım, inatla hızla iyileşmeye yüz tuttu.

Sonra ölüm korkuttu birden yüreğimi...

Evet, ölüm!

Hepimiz birer oyuncu değil miydik aslında ? Ve hepimizin sahnesi günü birinde ortak repliklerle çakışmıyor muydu? Ve ölüm; gün ışığı gibi apaydın duruyorken karşımızda, nasıl oluyordu da gözümüzü kamaştırmıyordu? Ve nasıl ölmek gibi kesin bir kayboluşa karıştı bu sevda?

Varlığın da yokluğun gibi korkuttu yüreğimi. Senden de, sensizliğin sahte mutluluk oyunundan da korkar oldum.

Bir telefon numarasından, bir asansör boşluğundan, bir yokuş başı, köprü altı; ya da gece yarısı yıldızların altı... Her şeyden, her yerden biraz sen çıkmasından korkar oldum.

Yoksa ben seni çoktan unuturdum!


Unuturdum!

Tüm renkleri, yaşadığım yeri, bildiğim tüm kavramları, doğrusunu yalanını, iyisini kötüsünü hayatın... tüm bunları unutsaydım, seni de çoktan unuturdum.


Neredeyse kandırmıştım kendimi; neredeyse kan kırmızı bir elma şekerine boyamıştım tüm hüzünleri... ve neredeyse unutuyordum işte, bu hikayenin asırlar önce bugün başladığını.

Tam bitii derken; evet bitti !

Ve seni çoktan unuttum!!!

01 Eylül 2009 2-3 dakika 24 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    unutmak istediklerin sürekli cikar karsina, hafizan sana karsi direnir ya onu unutmamaya... cok güzel bir "deneme" olmus, yüregine saglik.

    kimse unutulmaya degecek kadar acitamaz yüregimizi...