Bir Yazmış Bir Yokmuş
Yanıma aldığım çayı soğuttuğum kadar unutuyorum Seni.
Masamda duran günlerden kalma bayat bisküvi kadar Unuttum Seni...
Gözlerimi diktim uzaklara, Yalnızlığın olduğu bir şehre,
Gidişinin ardından boşuna yağmadı bu kadar yağmur, caddelerdeki yalan duyguları temizlemek için yağıyor burada hala yağmur ve bu gidişle yaz hiç gelmeyecek gibi.. Gelmeyenlere bir de sıcaklar eklendi bu kentte. Gelmeyenler ve gelmeyecekler listesinin en başında yer alıyorsun. Yüreğimde yer'in olmadığı için.
Burnumu havaya dikip, temiz bir koku arıyorum, o sigara dumanlarının arasında, senden kalan kötü kokuşmuş duyguların arasında. Var mı temiz bir yer bilmeden... Kendi temizliğimden de şüphe ederken... Burası böyle kirli bir yer işte. Kabuslardan kaçamıyor insan, hangi rüya'yı göreceğini de bilemeden yatıyoruz her gece yatağımıza... Ben kabus görmeyi ummamıştım... geçti ama geçti, bitti ve gitti... Günün birinde Kabus'larım olacağını hayatım boyunca düşünsem aklım ermeyeceği bir şekilde, geçti(n)...
Temiz koku arıyorum bulamıyorum, nefesim tıkanıyor bu küf kokan, rutubetli yerde... Belki de Dünya çürümeye yüz tutmuştur, belki dışını boyayıp vermişlerdir bize, belki gerçekten de kirli, paslı ve rutubetlidir bu şehir...
Gözlerim uzaklarda kalsın, burnum havada kalsın en iyisi... Nefes alabiliyorsak hala Umut kesilmezmiş, yine Umut dedim yine düşmanım oldu, son yazdığımda Umut'u artık düşman olarak görmekten vazgeçmiştim, nasıl da yanıldığımı tekrar anladım... Kimseyi görmesin gözlerim, kimsenin kokusuna alışamasın burnum... Arsız bir hastalığı reddeder gibi reddetmeli yüreğim herkesi... Çok kızsam da söyleyemiyorum içimdekiler, kızgınlığım yalnızca yüreğime... Anlatmaya gerek yok kendimi ... Anlattıklarımla anlaşılamıyorsam, Susmak en anlatılır şekli...
Ellerimi açtım semaya; bir orası temiz belki, ait olmadığım yeryüzü belki gökyüzü daha temiz daha yaşanılası bir yer... ben oradan gelmedim mi zaten... Uçmalıyım şimdi , elleri uzatabildiğim kadar uzaklara, kendimle bir başıma... Alıp Ruhum'u kimselere bırakmadan. Unuturum belki o zaman, en çok da kendimi, kendim diye bir şey kalmaz geriye... Benden sadece yazdıklarım kalır, biri gelmiş, yazmış ve gitmiş, bir yazmış, bir yokmuş dersiniz... Ben aslında hep yoktum. Hiç olmadım, olamadım, ayak uyduramadığım insanların içinde, yetişemediğim bana biçilmiş bir hayatı yaşamaya çalışırken kayboldum hep.
Yaşayamıyorum böyle...
Hadi gel razıyım, sigaranla çek beni içine son kez ama son kez... Bu defa söz veriyorum gideceğim gökyüzüme, kendi şehrime, gelip ayak basmayacağım bir daha şehrine... Ve kalbine el sürmeyeceğim. Söz veriyorum uçup gideceğim... Bir yazacağım bir yok olacağım... Hep yok olacağım... Hadi son kez üfle dumanı, ben gökyüzüme kavuşayım... Burası çok dar, nefesim daralıyor... Duman boğuyor beni, ama gördüm rüya'mda gördüm, gökyüzü çok genişti... Ellerimi uzattığım yere üfle beni, oraya gönder beni... Son bir kez çek içine dumanını üfle ...
Son kez. !...
Son kez !...
Son kez !...
On Beş Mart İki Bin On İki - 15:20
😙😙😙OFF OFF Diyesim geldi,hatta basbağırasım geldi ama sus olmak zorundayım😙yüreğine sağlık😙😙😙😙😙😙😙😙
Nasıl yani...? Nasıl bir yer orası..? Kirli...tütünkol...yalnızlık viranesi......yağmurlara bile pes dedirten cinsi nasıl bir dolum..? Sebep...? Gitti gelmez kesat ilgi...? Ya gelirse ne yapsın...? Çeksin cuvarasına cuvarasına cuuvarasına...? Yani siz zehirlenmeye talip, eziyet düşkünü müsünüz ki...? Sadece acıdan gıdalanıp gökyüzüne dumaalmaya uçtu uçtu kim uçtu sualini zamirleme tutkulusu hayatını küsmüş derbeder..? Misiziz...? Bence değilsiniz ve olmamalısınız. Kişi kendini anlamlı kıldığı hayatıyla özel ve güzeldir. Bütün güzel ve yaşanılası doyumsuzluklarsa, bu binbir emeklerle ve hiç kimsenin ayak paspası olmamada direnen emeklerle kazanılmış kişiliklerle yön ve can bulur. Bana değil, hayatın değerliliğince, kısır ve kurak bir yazı. Günboyu yazılanların en az yüzde doksanının birbbirine ödüncünü devredenden bir benzeşiği. Sevgile.