Bize Birbirimizi Sevmemeyi Kim Öğretti

Uzun bir yazı yazasım var bu gece, upuzun, hiç bitmeyen.

İnsanlıktan utandığınız oldu mu hiç, bilmiyorum. Keşke hiç insan olmasaydım, dediğiniz? Benim oldu, pek çok kez. Keşke görmeseydi gözlerim dediğim çok şey oldu.

Bugün Berkin için çıktığımı sandım önce. Sonra sağıma soluma baktım, tüm çocuklar için çıkmıştım oraya ben, kendi çocukluğum için.

Hiçbir şeye zarar vermedim, zarar verenlere engel olmaya çalıştım elimden geldiğince. Bugün yas vardı. Yalnızca Berkin'e değil, içimde binlerce çocuğa yas tuttum.

İnsanlar hasta yataklarında ölmeliler. Çocukların elinden alınmamalı çocuklukları.

Mısır'da öldürülen Esma'ya ağladığı için Başbakan'a hiç kızmadım, yalnızca üzüldüm, keşke dedim ayırmasa ölümü, keşke tüm çocuklara ağlasa. Keşke bir şeyler yapsa. Hayalperest bir halde umut ettim.

Esma'ya, nicelerine, Doğu'daki çocuklara, savaşın içine doğan çocuklara, gencecik şehitlere, ölümün ta kendisine üzülmeyenlerin, Berkin'e üzülmedikleri için sinirlendikleri ve laf dalaşına girdikleri insanlardan hiçbir farkları yok benim gözümde. Esma'ya ağladığı, Ali İsmail'e, Ethem'e, Medeni'ye, Roboski'ye ağlamadığı için söylendiğiniz, etrafta küfürler savuşturduğunuz Başbakan'dan bir farkınız yok. Herkes tek tek katildir, bu şekilde.

Birkaç fotoğraf gördüm Facebook'ta, sevdiğim bir arkadaşım paylaşmış, görüşlerimiz farklı, ama önemli değil, o beni yaftalayabilir, bu konuda özgür, Berkin'le ilgili bir şeyler paylaştığım için dilediğini düşünebilir, insanları yaftalamamayı çok küçük yaşta öğrendim. Derdim her zaman vicdanla oldu. Fotoğraflardan ikisinde Berkin'in Gezi eylemlerinden alındığını düşünülen görüntüler vardı.

Aramızda bir yorumlaşma da geçti. Şehitlerimize üzülmüyorsun, Berkin için oradasın, gibi bir ana fikir çıkarabilirim söylediklerinden. Orada bir hatası vardı işte, ben şehitlere de üzülüyorum, ben ölüme üzülüyorum, başka insanın elinden çıkan ölüme. Bugün Berkin'le ilgili şeyleri daha fazla paylaştım, yalnızca Facebook sayfama bakarak beni değerlendirdiğinde haklı görünüyordu, ama bugün oraya yalnızca Berkin için gitmedim, Berkin sebeplerden yalnızca biriydi, ve önemli bir sebepti.

Fotoğraflarda Berkin'in elinde sapanla "polise saldırdığı"nı görüyorsunuz, demek ki o kadar da "çocuk" değil! Ne işi varmış orada, otursaymış oturduğu yerde, hak etmiş! Öyle mi?

Benim ne işim var orada? 23 yaşındayım. Pek de yaşlı sayılmam. Elbette eylemciler arasında herkes duyarlı değil, bunu görebiliyorum, dedim ya iğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize. Bugün cam kapı dağıtmaya gelenler, kamu malına zarar verenler elbette bu gösterinin bir parçası olamazlar.

Fakat demem o ki, polise sapanla taş atmanın karşılığı ölüm mü?

Elbette burada polise taş atmayı haklı bulmuyorum, yanlış anlaşılmasın. Hiçbir kışkırtıcı hareketi haklı bulmuyorum. Bu tür durumlarda, tek taraflı suçluluk yoktur.

Fakat belirli bir açıyla atılması söylenen biber gazını direkt olarak insanların üzerine sıkmayı haksız buluyorum. Cana kast eden her şeyi haksız bulduğum gibi.

Önemli olan yanlışı doğruyu ayrıştırıp savunmak değil, herkesin doğrusu kendine doğrudur, önemli olan objektif yaklaşabilmek, önemli olan vicdanı unutmamak.

Esma'ya, Rabia'ya ağlamayan, şehitlere üzülmeyen, Roboski'deki katliama göz yuman, trans cinayetlerine sesini çıkarmayan, Hrant'a içi yanmayan, "Buradayız Ahparig!" diye güne başlamayan insanın Berkin için sokağa çıkması anlamsız, demek istediğim bu.

Büyük büyük adamlar tepemizde bir yerlerde göbeklerini büyütürlerken, çocukların ölmesi bir insanlık ayıbıdır. Yalnızca Türkiye'den bahsetmiyorum, dünyanın geri kalanı için de bu geçerli.

Suriye'deki savaştan kaçıp buraya gelenler, ufacık çocuklar, onlar da birer Berkin, onlar da birer Esma.

Bana biri söylesin artık: Bize birbirimizi sevmemeyi kim öğretti?

Alevilerin kötü insanlar oldukları söylentisiyle büyüdüm ben. Kötü bir şey yaptığımda "Ermeni'nin dölü!" diye hakaret edildi ben çocukken. Kürtleri terörist bildim. Türkler ari ırk gibiydi, Atatürk'ün neferleriydi. Demir ağlarla örmüştük ana yurdu. İyi ki Türk'tüm, ne mutlu ki Türk'tüm! Türk müydüm gerçekten? Bir Türk dünyaya bedeldi. Yahudilikle Hıristıyanlık eg!di, kakaydı. Müslüman olmak zorundaydım; okuduğum İncil'i paramparça ettiler böyle böyle. Oysa merakımdan okumuştum. Dendi ki bana "kadın ol!", "pis ib.eler!" dendi birilerine etrafımda. Kötü gözle bakmayı öğrendim.

İlkokul arkadaşımın Alevi olduğunu öğrendiğimde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.

Üvey babamın Doğulu olduğunu öğrenince ne yapacağımı bilememiştim.

Ermenilerle tanışmam üniversite yıllarını buldu, en başta ne yapacağımı bilememiştim.

İlk eşcinsel arkadaşımla saatlerce muhabbet etmiştik, onun da "insan" olduğunu görünce sevinmiştim, sanki çok "anormal" bir durummuş gibi (!)

Böyle böyle öğrendim sevgisizliği. Sonra bir ihtimal daha olduğunu fark ettim, kendi hikayem şekillendi.

Bana "Türk'sün!" diyenler (milliyetçi bir aileden geldiğimi de belirtmeliyim) onlara "Ermeni'sin!", "Kürt'sün!" "Hıristiyan'sın!" demişti.

Ölen şehitlere üzülürken, dağa çıkmış teröristlere lanetler yağdırmam söylenmişti bana.

Sonra ölüme üzülmeyi öğrendim. Kendi kendime. Arkadaşlarım sayesinde. Aleviler cıs değildi, Kürtler beni öldürmek için ant içmemişlerdi, Ermeni'nin dölü olmakla ilgili hiçbir problem yoktu. Renkti her biri, her biri başka bir renkti.

Doğu'daki çocuklara polisten nefret etmeyi öğretiyor, polise "sen vurmazsan o vurur" diyorlar, herkes bir şeyler diyor. Nasıl çıkılır bu kaosun içinden?

Bize "siz"i, "biz"i kim öğretti?

Ölen çocuklar bizim çocuklarımız, insanlığın çocukları. Adı, sanı, soyu, ırkı, geçmişi fark etmez.

20sinde intihar eden erler, dağda vurulan askerler ve dağda bulunanlar. Hepimize öğretilen insanlık ayıbı, sanırım sorun da burada başlıyor.

Nasıl değişir bu, hiç bilemiyorum. İçten içe dilediğim şey bu.

O çocuğu sokağa çıkaran da bir zihniyet, o çocuğu öldüren de! İnsanlar ölümlerin arkasından bahsi geçen kişiye hakaret içeren şeyler paylaştıklarında üzülüyorum, çünkü ölüme bir kılıf uydurmak gibi geliyor bu bana. Bir çocuğun elinde neden taş var, kalem yerine? Neden huzur yok bizim içimizde? Neden geleceğimizi göremiyoruz artık? Kim bunun sorumlusu? Belki de hepimiziz, ne dersiniz?

Kürt, Türk gibi ırk ayrımları demişken "Çapulcu", "Rabiacı" ayrımı da bir o kadar çirkindir işte! Facebook'ta adımın başına koymadım hiç "Çapulcu" veya "Rabia" ibaresini ya da başka bir yerde, kendimi ayırmıyorum çünkü hiç kimseden. Evet, bize öğretiyorlar, birbirimize düşman yetiştiriliyoruz adeta, bu ülkenin geçmişindeki izlerin, halkın üzerindeki güvensizlikle büyük alakası var elbette. Bir geri plan olduğu açık. Fakat bu ayrımları daha da inceltmek, daha da kanartmak mı olmalı gittiğimiz yol?

Başka adamlar gelecek bir yerlere, polisi saatlerce aç bırakıp günlerce mesai yaptırarak çıldırtacaklar, vur! diyecekler, birileri çıkıp sokaktaki çocuğa, gence "saldır!" "taş at!" diyecek. Ne olacak sonra?

Birbirimizi sevemeyeceğiz, çünkü insanlığın üzerine başka anlamlar yüklüyoruz birbirimize. Etiz biz, tırnağız. Gözlerimizi bağladılar bir şekilde, ama kendi irademizle, kendi vicdanımızla bunu çözmek imkansız değil.

Bize büyüklerin sözünü dinlememiz söylendi. Büyüklerin sözünü dinlediğimiz için kaç kere canımız yandı, düşündünüz mü hiç? Büyükler konuşurlar, dinleyin, bir bildikleri vardır, fakat kendi vicdanınızla yüzleşmeyip olanı olduğu gibi kabul ettiğiniz sürece, insan olduğunu iddia etmek mümkün mü?

Kendi tecrübelerinizi edinmekten korkmayın, ne olur. Bizler geleceğin "büyükleriyiz", bugün kendi büyüklerimizden aldıklarımızla, yalnızca bunlarla büyürsek yarın ne verebiliriz çocuklara? Ne öğretebiliriz?

Bugün Berkin Elvan öldü. Bugün hiç bilmediğimiz bir ülkede başka bir çocuk, başka bir genç daha öldü. Bugün büyüklerimiz bir "başımız sağ olsun" demedi. Çünkü "o baş" "onların başı" değildi, "bizim başımız"dı. Onlara göre öyleydi.

Annesiz babasız kalmasın çocuklar, çocuksuz kalmasın anne babalar.

Bugün Berkin Elvan öldü. Belki de taş attı polise, belki de o kadar "masum" değildi. Hangimiz masumuz, sorarım? Hangimiz masum büyüdük? Hangimiz nefretle zorla tanıştırılmadık? Hepimiz ölümü hak ediyoruz öyleyse! "Terörist öldürmek" için dağa çıkma emri alan asker de, "asker öldürmek" için dağa çıkan insanlar" da, "taş atan çocuk" da, HDP binası önünde eylem yapanlar da, "Mustafa Kemal"in askerleriyiz" diye bağıran da, herkes ölümü hak ediyor öyleyse. Hadi el ele tutuşup vuralım birbirimize. Sonuca varacak mı?

Dünya daha güzel bir yer mi olacak?

Vicdanımızdır bu yolda bize ışık tutacak tek şey. İnsan olduğumuzu hatırlamaktır, belli ki unuttuk insan olmayı, belli ki başka anlamlar yükledik, hepimiz bir annenin rahminden çıkmamışız gibi. Belli ki Allah'ın sopası yüzünden ölüyor Afrika'daki çocuklar, öyle mi?

Hepimiz katiliz! İğneyi başkalarına batırmak kolay yoldur, çuvaldızla delmemiz lazım kendimizi. Hepimiz katiliz! Hepimiz ölümü hak ediyoruz!

Mesele masumiyetse, hiçbirimiz masum değiliz!

Bir insan, bir insandır. Büyük değişimler küçük adımlarla gelir. İnsanlara başka gözleri, başka görüşleri güzelce sunmak lazım. Küçümsememek lazım. Anlamayana bir daha anlatmak lazım. Her zaman başarı bekleyemeyiz. Çok ciddi sınırlarla büyüdük hepimiz, kafamızda kemikleşti o düşünceler. Ne yapalım artık, ne kadarı olursa...

Artık rahat uyumayın! Artık uyku girmesin gözümüze!

Sevgiler herkese. Ve başımız sağ olsun. Şehitlerimiz, Berkin, Afrika'da çocuk, Roboski ve niceleri. Hepimizin başı sağ olsun, sağ olsun ki, durdurabilmenin mümkünlüğünü hayal edip bunun için çabalayabilelim.

12 Mart 2014 9-10 dakika 6 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    İnsan hayatı her şeyin üstünde olmalı ve her türlü tecavüzden de korunmalı. Haksız yere ölen öldürülen her kim olursa olsun çok acı bir olaydır ailesi ve sevenleri için. Vicdanlı insanlar çoğaldıkça dünya daha iyiye ve güzele doğru yol alacaktır. Kutlarım güzel bir yazı kaleme almışsınız Hilal hanım...👍

  • 10 yıl önce

    Hilal Hanım duygularıma tercüman olmuşsunuz.Burak Can,Berkin,şehit polisler,Esma,Suriyeli çocuklar ve dahası ...İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalıydı.İnsanlık ideolojilerle hissedilen duyguların çok ötesinde;sezgi,vicdan ve kalp üzerine kurulu bir olgudur. Hep çevremdekilere söyledim çocuk dünyanın neresinde olursa olsun bize insanlığa emanettir.Doğulusu,batılısı,zengini,fakiri diye bir ayrımı yoktur.Malesef Suriyedeki çocuklara yardım kampanyası yaparken de bu ayrıştırıcı zihniyete tanık oldum,berkinin cenazesinde de,sokaktaki haklı eylemi haksız hale çevirenleri görünce de ...Bu ülke bizim ve biz kardeşiz. Yüreğinize,kaleminize sağlık.👍