Bu Dünyaya Ait Değiliz

Bu dünyaya ait değiliz hiçbirimiz...
Herşey TANRI'nın bir damlacık sudan yaratması ve nurundan üflemesiyle başlıyor..
Ve toprağın çeşitliliğinden renkler veriyor yüzümüze...
Annemizin rahmine düşüyoruz sonra...
Sanki yalnız biryerde kapalı kalışımız, sonsuza dek kapatılacağımız evimizi andırır gibi...
Herşey yalnızlıkla başlıyor, yalnızlıkla bitiyor..
Unutun annenizi,babanızı,arkadaşlarınızı, dostlarınızı...
İnsanın kendisi zaten yalnızlığın başlıbaşına bir ifadesi...
Derken TANRI kaldırıyor o perdeyi ve etrafımızda bize gülümser gözlerle bakan insanlara,
İnatla ağlıyoruz...
Sanki, herşeyi bilirmişcesine...
Tertemiz, yalansız, yanlışsız, doğuyoruz...
Ciğerlerimizde ne nikotin cehennemi, nede midemizde alkolün şişede durduğu gibi durmamışlığı var...
Ne aşk acısı biliyoruz, nede serde şairlik var...
Bizmi kirletiyoruz hayatı, yoksa hayat başlıbaşına bunumu ifade ediyor bilmiyorum ama, doğduğumuz kadar temiz kalmıyoruz işte...
Kalplerimizi kırıyoruz, kırılıyoruz..Üstelik.. Kalp kırmanın Kabe yıkmak olduğunu bile bile... Kaç Kabe yıktık sizce bilen varmı?
Aldatıyoruz, aldanıyoruz...
Annesinin, kız kardeşinin bir bayan olduğunu dimağının bir köşesinden geçirmeden,
Sevgi vaadiyle, aşk vaadiyle, evlenme vaadiyle kandırıyor,
Ve insan pazarında satıyorlar TANRIM senin NURUNDAN YARATTIKLARINI.....
Ne kadarda insan olduğunu unutuyor insan görünümlü bazıları....

Cenneti, Cehennemi, Kaderi tanıyoruz sonra..
Cennet ve Cehennem'i hak etmenin bu hayattaki yaptıklarımızdan sonra karşılacağımız şeyler olduğuna inanıyoruz...
Bütün bu sınavın, cennet ve cehennemin.
Şeytanın bir ADEM'E secde etmemesinden kaynaklanıyor olduğunu biliyoruz..
Tanrı, adem'e secde et diyince,
Şeytan kibrinden çatlıyor ve ''ben ondan üstünüm'' secde etmem diyor...!
Aramızda ''ne var '' secde etseydin de herkes cennete girseydi diyenler vardır elbet aynen benim gibi..
İşte burada işler biraz karışıyor...!
TANRI, Şeytanı yoldan çıkarmak içinmi böyle yaptı, veya Sırf cennet cehennem sınavına tabi tutmak için bizleri,şeytanı mı bu işe layık gördü? bilmiyorum... Tek bildiğim şey var onun yalancı bir pislik olduğu.

Hiçbirimiz bu dünyaya ait değiliz. Bir kadına veya bir adama aşık oluyoruz.. Ona fıkralar anlatıyoruz yüzündeki gülümsemeyi sevdiğimizi zannediyoruz. Gözlerine,saçlarına,dudaklarına aşık olduğumuzu zannediyoruz.. Peki madem bu kadar aşığız, mademki bizler anlattığımız fıkraya gülümseyen, ellerimizi tutan, gözlerimizin içine bakan sevdiğimizin, bedenini seviyoruz, kalbini seviyoruz, o halde ölünce neden götürüp onu gömüyoruz...? Veya mademki gülen yüzdür,ağlayan yüzdür,seven bedendir,sevilen bedendir.. neden ölünce tek bir hareket görmüyoruz??
Demekki bizler ne gözü, ne teni, ne dudakları nede ellerini sevmiyoruz sevdiğimizin... RUHUNU seviyoruz...

Hangimiz mutluluktan yarılıyoruz ki şu hayatta..
Ne gördük ne yaşadık mutsuzluktan, ayrılıktan, yaşayamamışlıktan gayrı...

Tek bildiğim şey var.. ölümün soğuk olduğu ve cehenneminde sıcak. Ve ben ne üşümeyi seviyorum nede fazla sıcağı.
Ozaman akıllı uslu bir çocuk olup herşeyden evvel ''insanca'' yaşamam gerekiyor, ''insanca'' ölmem için.

AH TANRIM..!!!
Güneşin üstüme son kez ne zaman doğacağını bilememek ne kadarda acı...

Yinede yaşamak güzel dostlarım.....
Ama insan gibi yaşamak daha güzel....
Ölünce insanca anılmak için..

Ve diyorumki....
Ey sevdiklerim...
Beni terk edeceksiniz ölmeyeceğim...
Sırtımdan vuracaksınız ölmeyeceğim...
Bir şarjör mermiyi boşaltacaksınız göğsüme ölmeyeceğim...
Derken omuzlarınızda taşıyıp beni,
Derin bir karanlık içerisinde gömerek gerçek evime...
Duyunca seslerini gidişlerini ayaklarınızın,
Ölmekten beter olacağım....

21 Haziran 2011 3-4 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar