Bütün Bir Çaresizliğin Rujunu Değdirmeye Geldim Ömrüne

Yüreğinin en kuytu köşesinde sakladığın bebe masumiyetinde ki dokunulmamışlıklara dört yapraklı yonca renginde, çocuk dilinde, içtenlikli bir merhaba diyorum...
Henüz büyümemiş düşlerin lodosunda kalmış, rafa kaldırılmış o gizemli tarih. Yaşamın dağdağasında duyumsadığımız melodilerin, solmuş renklerin ve gökkuşağı olmayan yağmurlara tutkuluyduk, acemi berberlere teslim edilen saçlarımız, sokağa salınan çocukluğumuzla hiçbir sıcaklığın piçi olamadık farkında mısın?
Kara gözlerimizin ışığı olmadı, harçlığımızda olmadı ve ceplerimize doldurulan üzümle tane tane ağladık hep. Ellerimiz portakal koktu, topa değdiremedik papuçlarımızı çabuk eskimesin diye. Bizi, büyürken korkuttu kurşun kalemlerimiz küçüldükçe, o nedenle sert geçen kışlar çatlatmadı dudaklarımızı.
Siyah beyaz bir meraktan, renkli bir fahişeliğe geçerken hayat, kimse bize hayatımızın saatini sormadı, zaten biz de o saati hiçbir zaman kurmamıştık sevgili; çünkü seninle ne zaman karşılacağımızı bilmiyordum. Bildiğim en güzel şiiri, ıslıkla çaldığım şarkıları bunun için biriktirdim.
Aşk-ı tahttan başka, hiçbir şehir bizim başkentimiz olmadı. İyi de çoğunlukla aşkta bizi anlamadı
Biz ne yaptık? Gizli gizli sigaraya başladık,şarap içtik, duygulandık, sustuk,konuştuk,sadece ağlamadik. Taşıdığımız hayatın ağırlığı değildi,birikmiş gözyaşlarımızın ağırlığı olduğunu anladığımızda, anladık ki ağlamaya da geç kaldık.
Kayboluşlarımız fena oldu ama niye ise kimse farketmedi. Yırtık bir pantolonun zit renkli yaması olmadığımızı o zaman anladım,bizi kimse bulmadı bir de iyi mi? Çünkü biz sessizliklerden adı konulmamış bir fotoromen yaratmıştık.

Gece oldu şehirde. Anlamsız suratların üzerimize düştüğü serseri saatler zamanı şimdi. Kendimize geldigimiz bu ritüelde, içtikçe ayılıyoruz. Dilimizde kekremsi küfürler, içimizde kopmaya hazır bir fırtına. Sen saklısın orada; ben,baharın hazzında. Bir rüya değil bu, saran, sarmayalan, sarsan bir gerçek.

26 Haziran 2018 1-2 dakika 30 denemesi var.
Yorumlar