Bütün Kitaplarımı Atıyorummm

‘' Ahh bu yazarlar yok mu? Bizi öyle bir tanıyorlar ki... Hakiki acıdan ve yaşanmışlıktan beslenen o caanım romanları okuyup da "tam da beni anlatmış" demeyeniniz var mı acaba?''


Önce üst üste yığdığım kalın kitapları dolabın üzerinden alıp fırlatmaya başladım, Pencereden aşağıya... Alın ulan alınnn, kimin kitapları bunlar ? Alın alın diye , keyfini süre süre bağırmaya başladım ...



O gün gözlerimi çekebildiğim kadar öteye çekmeye çalışmıştım. İşte o gün ne olduysa oldu. Ne gözlerimin sahibiydim ne de dokunduğum güvelenmiş kitapların. Odanın bir ucundan diğer bir ucuna , yerden tavana kadar yığınla kitaplar ve onlara eşlik eden kendi el yazımla yazdığım kendimi onlara anlattığım defterlerle doluydu... Her birinin içinde nelerin olduğunu, her sayfanın yüzünde ne demek istediğimi unutmayacak kadar genç ama onları tekrar okuyamayacak kadar yaşlanmıştım. Şuan içinde yaşadığım odada iki yabancı ile mücadele ederken, biri eski düşmanın güve diğerleri küskünlüğümü artık onlara haykırdığım kitaplarımdı.

Bütün canlıların var-olma savaşı ,aslında basit bir hayaldir. Kitaplar bu basit hayatı bize bir anı olarak bırakır. Bu sayede ardımızda oluşan geçmiş, her daim geçmişin-öncesinin efendisi olmaya çalışacaktır. Kitapların gerisidir .insan ! Bütün kitaplar aydınlıktan doğar aslında . Her düşünceye önder olan akıl onları kaydederek insandan sonra onu efendisi kılar...Aslında içinde ne olduğu önemli değil. Yazan, çizenden kalan ‘'duygu, düşünce ve o'nu, onun hayallerini zamanın çarkında tutar. Çark yavaş ya da hızlı dönse de bir yerlerde onun göz yaşlarına rastlamak mümkün.
Benim kitaplarla olan dostluğum hiç bir dostumun olmadığı küçük yaşlarda başlamıştı. Bazen okuduğum bir kitabın kahramanı ile dost, bazen düşman olurdum. Ama aramızda kanlı-bıçaklı bir savaş asla olmazdı. Bizim dostluğumuz bir ömür boyu kitap bitince de sürerdi. Öyle biliyordum, öyle inanmıştım ama öyle değilmiş.

Oysa gözlerim beni aldatmış, duygularıma yön vermişti. Hani baş ucumda durmadan iddiada bulunan Faust.Onu içinde bulunduğu bunalımlı hayattan alıp değişik dünyalara sürükleyen Mefistofeles'i neden bir kez olsun bu yaşta bana da göndermedi? Nerede Anna Karenina , evlilik dışı bir aşkın yol açtığı düş kırıklıklarını ve düşüşlerine eşlik ederken uzattığım her peçete ile göz yaşlarını silerdi. Hani Piyer Bezukof ve onun şahsında iyiliğin üstünlüğü ? Hani Zola'nın bir meyhane masasında dert ağlarken içinden geçen ‘' İçkinin ve aylaklığın sonu, aile bağlarının çözülümüne, fuhuşun pisliklerine, dürüstlük duygusunun giderek yitirilmesine evet evet diye dil döktüğüm an'larım. Hani beni ergenlik döneminden çıkartan ve artık sen büyüdün diyen C.Dincken ?


Ya kendimden olanlar, aynı topraklar üzerinde yaşadığımız ve onlardan arda kalan havayı teneffüs ettiğim yazarların kahramanları : Halit Ziya'nın Bihteri, Kemal Tahir-Yorgun Savaşçısı Yüzbaşı Cemil, hani Ahmet Hamdi'nin –Huzur kitabındaki Mümtaz'ı ? Gözlerimi olabildiğince öteden beriye getirsem de boş. Artık sesimde çıkmıyor, çıkan hırıltı sesime karşılıkta bulamıyorum. Artık beni anlamayan ve benimle dertleşmeyi kesen kitaplarım.

Hepsini, Önce üst üste yığdığım kalın kitapları dolabın üzerinden alıp fırlatmaya başladım, Pencereden aşağıya... Alın ulan alınnn, kimin kitapları bunlar ? Alın alın diye , keyfini süre süre bağırmaya başladım ...

Şimdi sessiz sessiz pencereden aşağıya atıp, öldürdüğüm kahramanların ardından kahkaha atmaya başlıyorum. Onların imdat seslerine aldırmadan, onları görmezden gelerek keyf almaya çalışıyorum
Çünkü artık onları göremiyorum !

12 Temmuz 2016 3-4 dakika 51 denemesi var.
Yorumlar