Camdan Ayakkabı
Çocukluğumda en çok dinlediğim masallardan biriydi Sindirella. Her dile çevrilmiş her kültürde kabul görmüş bir masal. Hatta bir çok ülkede beyaz perdeyede uyarlanmış, Tiyatro sahnelerinde de yerini almıştır. O zamanlar her dinlediğimde üvey annesi ve kardeşleri tarafından hor görülen kızcaza üzülürken şimdilerde peşinden koşan garip prensi anlamaya çalışıyorum. Evet komik ama durum bu, herkes baktığı açıdan görüyor olayları.
Bu hikayeden bahsetmemin aslında özel bir sebebi var. Son zamanlarda okuduğum ve yazılanları benimsediğim ender kitaplardan biri Ahmet Altan'ın ?İçimizdeki Bir Yer? kitabı. Burada ender olan şey kitap okumam değil tabi ki onu vurgulamak isterim şimdiden. Anlatılanları benimseyebilmem. Çevremdeki birçok bayan bazı müstehcen yazılarından ötürü Ahmet Altan deyince ön yargıyla yaklaşıyor yazarın kitaplarına. Ancak şunu söylemeliyim ki ilk okuduğum hikayeden son hikayeye kadar hepsi ayrı bir ders niteliğinde yazılar.
Sindirella masalına dönelim, hani şu çocukluğumun masalı. Evet eskiden kıza üzülürdüm çünkü bütün çocuklarda olduğu gibi ezilene karşı bir zaafımız vardı. Aslını söylemek gerekirse ben bu kitabı okuyana kadar- ki bu geçtiğimiz birkaç aya kadar uzanıyor- hep böyle devam etti. Ancak Üstad diyor ki ?insanoğlu hayatı boyunca elinde camdan ayakkabı sindirella masalındaki prens misali onun sahibini arar?. İşte bu söz benim 23 senelik bakışımı bir anda değiştirdi. Neyse ki fikirlerinde tutucu bir insan değilim de bu bakışı benimseyebildim. Bence sizde hayata bu açıdan bakın ve camdan ayakkabınızın sahibini bulduğunuzu düşündüğünüz andan itibaren ona sıkı sıkıya sarılın ve bir daha da bırakmayın. Unutmayın ki hayat bizim hissettiğimizden de çabuk geçiyor.