Camın Ötesinden Bakan Üçüncü Göz
Soğuk bir kış günüydü,lapa lapa kar yağıyordu,saçaklar soğuktan buz kesmiş,adeta uçları sivrilerek bilenmiş gibiydi,yerdeki karlar,tüm ayak izleri gizemli sahiplerini saklasa da,üzerine yığılan kar taneleri yine izleri kapatıyordu.
Mahallenin çocukları,evlerinin önüne yine kardan adamlar yapıyordu,gözlerine siyah zeytin,burnuna havuç,boğazına bir atkı,başına bir şapka,ne güzel görünüyordu kardan adamları beyazlarla.Lakin onların bu mutlu görüntülerini izleyen üçünçü bir göz vardı,Dışarısı ona ne kadar güzel görünse de o sadace camdan seyrEtmekle yetiniyordu.
Ne yerdeki karların ayak izlerine,ne de kartopu oynayan,kardan adam yapan çocuklara katılabiliyordu, onun içini burkan yüreğini acıtan,maviş gözlerini buğulaştıran,tekerlekli sandalyeye mahkum ettiren yürüyemeyen hasta bacaklarıydı.Sadece seyretmekle yetindiği gözleriyle,mutluluk ararken,dışarıdaki çocukların ne kadar şanslı olduklarını düşünüyor, o babasının kucağıyla,sadece kardan adama dokunabiliyordu.
Aylar sonra havalar ısınmaya başlamıştı,buzlar yavaşça eriyor,karlar yerden kalkıyordu.Kar
lar eriyip,kardan adam bozulmaya başladığında dışarsını seyreden çocuk bu duruma oldukça üzülüyordu,çünkü dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun beyazlar ona umut verdikçe yüreğini ısıtıyordu.
Kış artık yüzünü baharda ışıldayan renkli güneşe doğru dönüyordu,kuşlar cıvıl cıvıl ötüşüyor,soğukta uçuşan martılar başka soğuk diyarlara göç ediyordu.Bir gün yine camdan dışarsını seyreden çocuk,penceresine ayağı kırık, beyaz bir güvercinin konduğunu gördü,lakin ona uzanamıyor dokunamıyordu,tekerlekli sandalyedeki hareketsiz bacaklarını kımıldatamıyordu.Aradan bir kaç gün geçti,beyaz güvercin hiç bir yere uçamıyor,pencerede duruyordu,bu duruma içerlenen çocuk,pencerenin pervazında sekiyerek yürüyen beyaz güvercine dokunmak onu iyileştirmek istiyordu,tekerlekli sandalyesini,elleriyle kıpırdatıp,pencerenin dışına doğru ellerini uzattı,güvercine dokundu,elleriyle okşadı,yavaşça içeriye aldı,masasının üstündeki sudan içirdi,akşam babasına durumu anlatıp yardım istedi.kuşun ayağını babasıyla beraber tedavi ettiler,güvercin yavaş yavaş yürümeye başlamıştı,gözleri bu defa mutluluktan ağlıyordu.Kendisi yürüyemese de güvercini iyileştirmişti,artık güvercin uçuyoırdu,elleriyle onu pencereden dışarıya uçursa da güvercin akşam olunca mutlaka penceresine konuyordu.
Yürüyemiyen ayaklarıyla bir kuşun ayaklarına can vermişti,umut vermişti.Şimdi penceresinden soğuklarla karlarla gelen martıları,yazın penceresine konan güvercinleri,dışarda cıvıldayan çocukları seyreden bir üçüncü göz vardı.Her ne kadar bu cansız ayaklarıyla,martıların, güvercinlerin peşinden koşup,karlardan kardan adamlar yapan,karlarda yürüyerek gizemli ayak izlerini bırakan ayakları olmas da.....