Çekimleyiciler 1
Cazibe ya da çekim; var oluşun ve varlığın, temel hareketidir. Olayların bir duruş, bir beliriş, biçimidir. Halkın cazibe alanları, kendi sosyal birlikçi düzenleri içindeki alanlarında, üyelerini kendisi gibi bir kılınışa aitleştirilmektir. Halkın çekim alanındaki üyeler de, kendilerini; halk içinde, birbiri ile iletişmenin, aitlik oluşlarını gerçeklerler. Gelişen aklın, tek tek kişi aklı olmaması gerçeklenmesini sağlar.
Çekim alanı, sadece bir mekanikçi cazibe, hali ile de kalınış da değildir. Çekenle, çekilenin arasında bir girişmesidir de. Çekenle, çekilen arasında bir seçme ayıklama tutumlaşılmasıdır da. Cazibeci alan; çekenle çekilen arasında bir ait kılınma bağıntı organizesidir. Halkın aitleştirme cazibesi, üyelerine bir örnekleştirilmelerini sağlar; üyelerin kimlik birliğini sağlar ve üyelerin duygusal birliklerini sağlar.
Bu sağlayışlar; üyelerin, halk içinde oluşan aidilik tanımlaşmasıdırlar. Aitlik, üyelerinin girişebilme şifresidirler. Aynı zamanda da, birbirini tanıyabilme damgasıdır. Üyelerin çevreye yaydıkları, bu aitlik enformasyon salışımları; çekim alanı içinde kısa süreli ve geçici, sosyal grup birliklerini ve küçük kalabalıkları sağlaştırır. Yine çekim alanı bir düşünce içinde yer alan akımlar biçiminde, moda belirişlerlen de sağlayışçı olabilirler. Çekimleyişler, geçmişten günümüze değin, gelenekçi yaşayış benzerlikleri (mimirikiler)*içinde ola gelen tutumlaşışlar da olmaktadırlar. Ve bir önemlisi de, o cazibe içi yatkınlıkların sizlere; güvenlik telkin eden, bir enformasyon işaretlerini taşır, olmalarıdır.
Böylesi aidileş ilme, çok önemli ve hayati bir fonksiyondur. İnançlar ve dinler, bu türden cazibelerin çekeyleştiriciliği sayesinde mümkündürler. Ki bu olay başlatıcı çekim alanı; toplumsal, sosyal, organik, inorganik girişme eğilimleri; insan toplumlarının başlangıçlarından beri, ahlakçı ve filozof öğreticiler, tarafından, var olan bu sürüsel, sosyal, işbirlikçi, eğilimleri; alan içinde düzenlediler.
Toplumlar kendi girişmesi içinde, daima hep yeni gelişmeler alanı içinde oldular. Böyle bir gelişme dinamiğinden yoksun olan halkla, sürtüşmesi de bu türden gelişmesi olmayan uyumsuzluklardan kaynaklanır. Halkın kendi toplumuyla uyumlaştırılma sorunları ortaya çıkmıştır. Halkın toplumla oluşan yeni durumlar karşısındaki uyumsuzluklarının giderilmesi içini de; yeni olması gereken yaşamsal tutumlarının kazanılmasını da; sosyal ahlakçılar üslenmişlerdi. Bu halkın yeni yeni oluşan ve öznel meşruiyetçilikle davranma gerekliliği idi. Sosyal öznelci ahlakçı meşruiyetlik sağlama kaynağı, iki bakından çok önemli idi.
Birincisi halk; ittifaklardan oluşmuştu ve ayrı ayrı totem kaynaklardan gelmişti. Bu farklı yapı sisyasi birlik için tercih edilir bir yapı değildi. Bu nedenle farklı farklı çekenliği olan totemci aitliklerin yerini; yeni bir totemci anlayışlarlan kaynaklı, tekilci birlik anlayışları biçimine dönüştürüldü. Yeni totem çekim alanı üzerine, yeni inşa motiflerini ilişkilediler. Bundan amaç, eski ve özel olan kimi eski sosyal birlikçi oaln bağlarını da; ittifakın içine yansıtarak, genellemeyi yapmaktı. Ortaya yeni bir ittifak devinmesi çıkarabilmekti. Yeni bir totemin, meşruiyet kaynağı olaraktan gösterilmesi, etnikçiliğin vurgularını zayıflatan, en temel ve birincil girişmeler olacağından; etnikçi tepkisellik kendisini ortaya koyacaktı. Bu totemci çelişkinin üstesinden gelinmek için dönemlerin, kendi ahlakçı düşünürleri vardı.
İkinci olaraktan da, nesnel ilişkilerden kaynaklı olan hızlı gelişmelerin ve nesnelci eytişmelerin o günlerde bilinmesi, görülmesi olanaksızdı. Bu yüzden, nesnelci meşruiyetliğin okunup, bilinirleş ilip kuralcı olumlanmasının yapılmasıda şimdilik olası değildi. Bu nedenle yeni toplumumsu yapı ve yeni halk yapısı, öznelci ortak anlayışlar içinde (inalcı anlayışla), yorumlaştırılan düşüncelerini, edinilmeliydiler.
Sürecek