Çekimleyiciler 2
İkinci olaraktan da, nesnel ilişkilerden kaynaklı olan hızlı gelişmelerin ve nesnelci eytişmelerin o günlerde bilinmesi, görülmesi olanaksızdı. Bu yüzden, nesnelci meşruiyetliğin okunup, bilinirleş ilip kuralcı olumlanmasının yapılmasıda şimdilik olası değildi. Bu nedenle yeni toplumumsu yapı ve yeni halk yapısı, öznelci ortak anlayışlar içinde (inalcı anlayışla), yorumlaştırılan düşüncelerini, edinilmeliydiler.
İşte bu yeni olan, ittifakı olacak olan ortak anlayışı çıkarmayı üslenme işi, içini de dolduran, ahlakçı düşünürler vardı. Gelecekteki oluşacak laik sistemler bu iki ayrı uzayın (nesnel ve öznel uzayın), o zamanlarda bitiştirilen, birbiri ile beraber yorumlanan bağıntılarını, sonra tekrardan, ayıracaktı. Nesnelci ilişkinin (Sezar'ın) hakkını topluma (Sezar'a); öznel sosyal olanın (Tanrı'nın) hakkını da, özele, halka (tanrı'ya) ayrıştıracaktı. İki alan girişmesi alan bilinemezlikleriylen zorunlu olarak birlikte yorumlanmıştı. Yine alan bilinirliğiylen de zorunlu olaraktan da ayrışacaktı.
Laik sistem, toplum ve halk alanlara ait farklı sekansların, birbirine göre düzgün işlemesini apaçık ortaya koyacaktı. Halk, kendi tutumlarının, meşruiyetçi olan çekimleşmesine değin öğretilerini bu saygın bilgelerden alıyorlardı. Bilgeler de meşruiyetliklerini, totem (ilah) adamlığından alıyorlardı. İlahlar ya da totemler ise, zaten meşruiyetin kendi kendisine yansıma ata soy oluşumlu, sanı kanıcı olan legalite kaynağıdırlar. Halk; bu etkileşmelerini, gelenek olaraktan benimserler ve sosyolojik deneyimlerle bir kazanç aktarımı olaraktan da, bu öğretilerin sosyal genetik sürerliliğini benimsediler.
Bunun dışında halk, herkesin ya da çok kesimlerin ilgisinde olabilecek, kendi çekim merkezlerini kendileri oluşturamazdılar. Çünkü çekim dinamiğini oluşturmanın nesnel öznel kaynağı topluma geçmişti. Halka sadece toplumdan ve gelenekten yansıyan öznellikler kalmıştı. Halk, kendisi dışında oluşturulmanın bir (öznelliğin) çekim odağı idi. Bu da çok ama çok güçlü bir yaptırımdı. Buradaki var oluş aklın kullanımından çok güvenliğin kullanımını sinyal ize eden itaati yaşantılaşma ve anlamalardır. Bu yapı halkın parçalı etnik totemli oluş yapısından da kaynaklanır. Halkın varlığı halktan değil, toplumdandı (toplum ve halk yazı dizime bakılabilir).
Toplumlar, kurum ve kuralları ile halkın parçalı yapılarını ittifakı bağıntılarken, halk inançsal, geleneksel, aitleştirmesinin dışında bir nedenle; üyelerini bağıntılı kılamazdı. Bu, toplumların halk üzerinde olan, zorunlu bağıntılı çekimleyiciliğidir. Halkın varlığı; toplumların, toplumsal üretimlerinden ötürüdür. Ve yine toplumların toplumsal bölüşürlerindeki olgular sayesi nedeniyledir. Halkın topluma olan bu (halk olma) bağıntısı; toplumundan(sağlayışlarından) ötürüdür.
Sürecek