Çekimleyiciler 6
Ama halkı, inançsal bağlamlarıyla, duyguyla; bir anda çok büyük kalabalıklarla, meydanlarda toplamanızda pek mümkündür. Çünkü halkın temas kurulur tek osilasyon frekansı, inanç düşünmeli, inanç anlamalı mantıktır. İnanççı itaati, pasiflikler; inanırlarını pasif kıldıkları ihmallerine, gelecekte daha çok ve daha hızlı davranmalarını yük edindirirler. Aslında halk, pek pek bunu başına dert almayı da, istemeyecektir. Organize oldukları olayı, analizci bir çözüm yerine, olayın tez elden ört bas edilmesine yönelik bir hercümerç yaratılır.
Çünkü bu tür eylemler, kendisine bir maliyet getirecektir. Sonuçları ne şekil olursa olsun, bastırılmayan bir olay; halkın başına daha çok enerji, emek harcayarak uğraşacağı olaylar durumuna gelecektir. Halk bunu bildiği için, halk bu yüzden; 'yılanın başı küçükken ezilmeli!' diyerekten bunu şiddetle ve hırsla bastırır. Halk, bu gayretiyle gelecekteki daha çok enerji ve emek sarfı demek olan, düşünme ve karmaşıkça emek harcanmasını önlemeye yöneliktir. Halkın kendi bencil güvenini sağlamaya yönelik baskılamalar çekerliği için halk, çekey kalabalıkları oluşturmak zorundadırlar. Oysa toplumsal üretiş özgecildir.
Geçenlerde gazetede şöyle bir fotoğraf vardı: 4 Nisan 2009 Sözcü. Dünya'nın belli başlı kamuoyu yaratmış toplumlarından; Almanya, Yunanistan, Fransa, İngiltere, İrlanda vs. yerlerde 2009 dünya krizi için isyan boyutunda kamuoyu baskıları oluşturan mitinglerin farklı farklı resimleri vardı. Bunların yanına Türkiye'den de, İstanbul'luyurdum insanları konu edilerek konmuştu: 'Türkiye balık tutuyordu!'Bu fotoğraf, yukarıda beri söylenen gelen halk tutumunun, sonut bir kare resmidir.
Bu türden kayıtsızlık hayli düşündürücüdür. Bu tür durumlar karşısında, elbette ki anarşi de, hiç ama hiç gerekmiyor. Ancak bir demokratik hakkın kullanımı da böyle zamanda ortaya konmaz ise, ne zaman kendini açık eder? Diye de insan düşünmeden de edemiyor hani! Bunun böyle olmasındaki bir temel nedensel tespiti, kanımca gelenekten gelen, eskiye de itaat etmeci olan, özgün aitleştirme kültüründen, kaynaklanmaktadır.
Özellikle de insana, demokratik açılım lama sunamayan, sorgusuz sualsiz itaati öngören inançlardan, ötürü itaati bir bilinçlenme olduğu düşüncesidir. Bu görüngülük pek kuvvetle insana düşündürmektedir. İkinci neden olaraktan da, o sosyal yapının biyolojik genetik havuzun dar olmasıdır. Yani kimi dünya halklarının yakın akraba evliliklerini tercih eder olmasıdır. Bunun biyolojik açıdan alabildiğine sakıncalar içerdiği çok açıktır. Bu gerçeklik elini gözümüze sokan bir durumdur.
Sürecek