Cennet Algısı - 9
Toplum ve otoritesi olan tek elden yöneten beyin birden oluşmamıştır. Girişen, değişken olan, stabil (kararlı) olmayan; oturmuş olmayan, sorumlulukları denetlemeyi bilmeyen ittifakı dönem sonrası otorite, tam anlamıyla bunlara muktedir olmanın meşrulaşmasını tek elden yapamıyordular.
Otorite toplumsa alan içinde önce, her bir eylemse oldukları alanlar da, ilahların işi ve düzenlemesi olacakla, tuğla ilahı, dericilik ilahı, ticaret ilahı, adalet ilahi, çiftçi (tarımcı) ilahi, maden ilahi, su ilahı gibi belirdi.
Böylece adeta bildikleri, müdahil oldukları, parça başı işler için parça başı yönetilmelerine dek, parça başı yönetilme niceleyim tutumları edinildi. Bu alanlar denetimi, totemi yapı ve inançların müdahalesi dolduruyordular. Sürecin olgunlaşmasıyla seçicilersen belirmeler, inançlarında girişen tecrübeleri ile iyice pekişmeye başlamıştı.
Bu pekişmelerden stabil olanları bir yanda toplumun uhdesine aktarılmağa başlanmıştı. Bir yanda da üzerinde uğraşılan işlerle birlikte; diğer yandan da, yeni yeni iş alanları, girişmeleri de oluşuyordu. Bunların düzenlenmesini toplumlar, hemen üzerine alamıyordular. Yaşam içindeki bu ilişkiler, kararlı yapılar ve kararlı ilişkiler haline geldikçe ancak, kırpılma ve seçme ayıklamalarıyladır ki, olup bitenleri toplumlar kendi denetlemeleri üzerine alacaktılar.
Biz verili davranıyoruz. Vücut kimyamızla veriliyiz, duygularla veriliyiz. Zorunlu gereksinmelerle veriliyiz. Hasta olmakla veriliyiz. Önce tüm bunlar bizi kendisine yükümlereler. Biz bu yüklemlerle davranırız. Bunlar giderilmeden, kendi başımıza, özne oluşla pek pek davranamıyoruz. Toplumsal yapı ve sosyal yapılar bu yükümse kaygıların giderilmesini kolektifçe üzerlerine aldıklarından, bizler özne olarak, kendi başımıza özel davranabilmekteyiz.
Kaygılarımız giderilip, sırtımız ısınıp, karnımız doyduktan sonra; sosyal olmayı öğreniyoruz. Biraz sonra giderilecek olduğunu bildiğimiz kaygıların, bizde süren bir güdü etkisi olmayacağından, bizlerin sosyal davranmamamız için, pek etkileri yokturlar. Ama sürekli olanın, güvenceli olmayan giderilmesine dek olan çabasıyla, sağlama olmanın endişe ve kaygı verir durumu; gereksinmelerinin eşiklerini yükseltir. Böylece eşikleri yükselmiş durumlarda, insanın sosyal öğrenmesi ve sosyalliği bu aşamalarda oldukça gerilerler.
Bu verili oluşlar ve cennetten çıkmanın değişen koşullarına değin etki tepki girişmeleri, bizi tutum almağa, öznel oluşmağa zorluyordu. Bu öznel oluşların rastlantısal tepki tutumlarıyla, tüm zamana ilişkin kullanımdı tepki tutumları gelecek zamanın seçme ayıklama bağıntısıyla, genelin tutum laması olacakla ve inanmalarla dini olgulara dönüşmek zorundaydılar.
Yalınız şunu da belirteyim dini olgular deyince dini Yahudilikle, Hristiyanlıkla veya Müslümanlıkla veya yeryüzündeki hiçbir inancı tanımlıkla eşitlemeyiniz lütfen. Elbet bunlar da dinden bir yan taşırlar. Ve din olacakla dini hayatımıza katkındırlar. Ama bunlar, özel zamanların donmuş kalmış filim kareleri olma gibi bir zaman zemin belirlenimlerini de içerirler. Üzerlerine eklenmedikçe büyüyemezler.
Oysa sizin süreklilik içinde çevresel olan her yeni etkiyi ilişki eştirmek için, seçme ayıklama; ölçme ve değerlendirme yapan, tepki tutum süreklilik biriktirmenize değin ve bunların genelleşir tutum olması süreç, sürekliliğiniz vardır. Siz olan biten ve olmakta olanla, olacak olan iliş kinlikler alanındaydınız.
İliş kinlikler alanı şebeke ağ iletişle tutum enformasyonları; periyodik ya da a periyodiklikle sürekli belirme ve oluşum içindeydi. Bunun karşılanma belirmesi de sürekli oluşma içinde olmak zorundaydı. Yeryüzüne dek cennet algınız sosyal ortaklaşa özgeciliğin ekmek elden su gölden oluşla ortaya konulduğu bir kişi kişiler sağlayışlarının, bağıl yaşam organizesi idi.
Bu fetiş imge bir kez yapışmıştı. Gelecekteki organize girişmeleri de güdüleyecek bir imleç algıydı. Sürer olan öznel inanmalarında temeline konacaktı. Mülkiyetçi ilişkilerin hem kişisel hem sosyal ve hem de toplumsal vicdanı olmak zorundaydı. Her değişme ve gelişme vicdani kanaatleri (sağduyu, altıncı duyu) yeniden biçimleyişlerle sorumlulukların bir muhasebesi olan inançların şekillenip yansıdığı bir doğru zemindi.
Her sosyal ve toplumsal gelişme organizesi, kendi altıncı duyu yansımasını bir özellik olacakla ortaya koymaktaydı. Yine tarihi bir kırılma noktası olan; sosyal birlikti ortaklaşa yaşam özgeciliğiyle, ittifaklar dönemi sonrasının mülkiyetçi ilişkilerine dek kıyaslanmalar karşılaştırmasında baştaki ortaklaşa sosyal özgeciliğin referanslısından doğmuş bir denetlenme ve devinme zemini oluşun inançtı kat kınlıklarıydı.
Zaten başlanışta kişiye dek mana algıları, sosyal yapıya dek cennetti birlik gücü mana algıları, üzerine şimdiki süren yapının, girişilen mana algılarının da birbiri üzerine binişiyle, insan düşünme uygarlığının da temeli, inançsal anlamalarla da denetile olacak olanın bir kat kınlığı oluyordu. Bağıntı çok yönlü idi. Çünkü yaşam çok yönlüydü.
Evet cennet geride kalmıştı ve hep geride kalacaktı. Daima cennet olacaktı ve cennet hep özlemimiz tutuşturacaktı.
06.10.2011