Cenneti Çalan Eros / Perde 2
(Eros uzun uzun esneyerek uyanır.)
Günaydın Zeus. Başım ağrıyor. Sanırım uykuyu fazla kaçırdım. Sana benzemeye başladım ben de. Yaşlılık işte hah hah hah! İnsanları kıskanmıyor değilim bu konuda. Doğuyorlar, büyüyorlar ve sonra ölüyorlar. Bir de bize bak. Sonsuza kadar yaşa. Hiç eğlenceli değil bence. Koca ,yaşlı ,kulakları duymayan, gözleri görmeyen biri olmak isterdim doğrusu. Yanımdakiler uğraşır dururlardı benimle. Ne keyif ama! Bugün günlerden ne?
İnsanlar hayatlarının kıymetini bilmiyorlar bana kalırsa. Tamam biz de Tanrılar olarak onların hayatlarını arada bir zindan ediyoruz ama boş yere değil yahu. Yani işte hayatlarının değerlerini bilsinler diye yapıyoruz. Yani senin gibi bunak bir Tanrı, insanlara yaptıklarımızı bazen anlayamayabiliyor ama seni de böyle kabul edelim artık. Duyuyor musun bunak? Yine uyudu bu.
Pişt Baş Tanrı, bak ne anlatayım sana. Duyuyor musun? Bak yine uyuduysan eğer söyle de susayım. Uyuyan biri de ben uyuyorum der mi, o da ayrı bir ironi. Galiba ben inceden sıyırmaya başladım hah hah hah! Neyse.400 yıl kadar önceydi. Güneylerde bir yerde, bir dere kenarında yaşlı, iyice zayıflamış bir kadın ağlıyordu. Bir ağacın kovuğuna gizlendim ve kadını izlemeye başladım. Kadın elinde bir mendille yüzünü sile sile ağlıyordu. Kendi kendine ;”Tanrım canımı al da kurtulayım bu dertten!” diyordu. Merak ettim derdi nedir diye, bir derviş kılığına girdim ve kadına yaklaştım. Nedir derdin diye sordum ”Her yanım ağrıyor ,uyuyamıyorum, uykusuzluktan çıldırmak üzereyim, ne yapsam çare bulamadım ben.” dedi. Bir hekim ya da başka bir şeye görünmeli diye düşündüm ama bulunduğumuz yerde ne hekim var ne de insana dair başka bir şey. Aklıma bir fikir geldi. Kadını uyuttum. Uyandığında ise evinde, başında bir hekim vardı. Kadın gözlerini açıp hekimi karşısında görünce önce bir şaşırdı sonra sevindi. Hekim kadına çare buldu ve kadın ömrünün geri kalanında az da olsa huzur buldu işte. İnsanların umut dedikleri bir duyguları var ve de hiç akıllarına gelmediğinde ve her şeyden vazgeçtiklerinde ortaya çıkıyor. İnsan hayatı ne eğlenceli. Pişt Baş Tanrı senin de umudun var mı? He he he. Tamam tamam kızma yahu. Zaten cezalıyım daha da artmasın cezam. Umutsuz bunak, hah hah hah. Tamam tamam sustum.
(Eros elleri ile duvarları yoklar.)
Bir delik gibi bir şey olsaydı şu duvarda bari. Dışarıyı izlerdim. Güneş mi var dışarıda ay mı. Gece mi gündüz mü belli değil. Pişt Zeus sen artık gece ile gündüzü ayırt edebiliyor musun bakayım? Bir ara gece ay ışığında dışarı çıkıp güneş ne güzel diye bağırmaya başlamıştın. Ay o ay! Sana diyorum bunak. Sen daha ay ile güneşi ayırt edemiyorsun bir de kalkıp beni cezalandırıyorsun. Şuradan bir çıkayım da gör sen. Bak ay ile güneş nasıl giriyor birbirine. Oklarımı güneşe ve aya atsam birbirine aşık edebilir miyim acaba! Fikre bak şimdi. Olur mu ki. Yok yahu ne alaka. Yani bence de. Hı!?! Bay şeytan gider misiniz! Teşekkürler.
(Kapının altındaki küçük yarıktan içeriye bir tepsi itilir. Eros sesi duyar ve karanlıkta sürünerek tepsiye ulaşır. Elleri ile tek tek dokunarak tepsidekilerin ne olduğunu anlamaya çalışır.)
İşte yemek geldi sanırım. Bakalım neler var. Ekmek.. Tavuk olmalı.. Şarap tamam.. Bu da ne! Flüt. Flüt mü! Neden ki!?Zeus bana eğlence gönderdi sanırım. Hah hah hah! Neyse karnımı bir doyurayım önce. Bu acıkma işini de sevemedim bir türlü ben. Ye, iç, karnını doyur. Sonra acık yine ye iç. Pöff. Kökten bir çözümü yok mu bunun. Biz Tanrılar bile şikayet ediyorsak bundan insanları düşünemiyorum. Ömürleri boyunca karınlarını doyurmak için çalışıyorlar. Durmadan bir şeyler ekip biçiyorlar sonra ye tüket yeniden ek biç. Ve ürünleri için birbirlerine savaş açıyorlar. Ares’e de iş çıkıyor tabi. Tamam aşk işleriyle uğraşan benim için de iş zor ama düşünsene durmadan insanlar arasındaki savaşları kontrol ediyorsun. Ares ben senin yerinde olsam istifa ederdim. İyi ki senin de kafanda tahtalar eksik de uğraşabiliyorsun bu işlerle. Bu Zeus’un da işi gücü yok durmadan görev icat ediyor. aşk Tanrısı, savaş Tanrısı, güzellik, deniz bilmem ne. Bırak dünyayı kendi haline yahu. Ne derdin var bunak kişilik. Neyse susayım ben yoksa geliyor bir beş yüz yıl daha. Yemek de güzelmiş bu arada. Dionysos eline sağlık.
Pişt bunak Tanrı, bu flütü ne yapmam gerek benim. Bunu çalıp canımın sıkıntısını mı alayım, ne yapayım. Çalıp kendi kendime oynayayım mı. Soytarı yaptı beni bu. Şikayetçiyim ey yüksek mahkeme! Mahkeme!? Bendeki laf, Mahkemenin başı da Zeus hah hah hah! Baş Tanrıyı Baş Tanrıya şikayet etmek. Hah hah hah.! İlahi kendim, hiç güleceğim yoktu. Flüt de iyiymiş bu arada. Müziği de severim ayrıca. Flüt çalıp kafanı şişireyim de gör sen gününü. Hah hah hah!
Müzik dedim de, Apollon’u sever misin sen bunak? Bence biz Tanrılar arasında en şanslı olan Apollon. Akşama kadar çalıp oynuyor. Ne güzel bir hayat. Elinde arp, flüt akşama kadar geziyor. Canım sıkılıyordu bir gün. Birbirine aşık edecek insan bulamadım o gün. İnsanlar savaşmakla meşgullerdi çünkü. Anatolia semalarında gezerken Akdeniz tarafından bir ses duydum. Böyle eğlenceli oynak bir müzik sesiydi. Sese doğru gittim ve Apollon’u gördüm. Bir yandan çalıyor bir yandan oynuyor. Hey ne yapıyorsun diye seslendim birkaç kez. Müziği kesti güldü ; “Ne yapayım, insanlar eğlenmeyi bilmiyorlar, ben de kendim çalıp eğleniyorum işte!” dedi. Akşama kadar çalıp oynadık. Bak Baş Tanrı, bence senin de Apollon ile vakit geçirmen gerek arada bir. Dizlerin tutmuyor artık malum. Dans eder kendine gelirsin. Ama çok da dans etme, belin tutulur maazallah, bir de onunla uğraşmayalım.
Bu flüt nasıl çalınıyor acaba! Apollon olsaydı öğretirdi bana. Üzerinde de bir sürü delik var. Bunlara mı dokunuyoruz.(Dokunur). Bir şey olmadı. Burada bir ağızlık var. Tamam tamam buldum. Apollon da böyle yapıyordu sanırım. (Flütün ağızlığına üfler ve kulakları gıcırdatan tiz bir ses çıkar) Bu ne yahu! Kulaklarım delindi ha! Bu bunak benim kendimi öldürmem için elinden geleni yapıyor. Yarım bir aklım kaldı onu da bu flütle alacak sonunda.
(Bu sırada dışarıdan güzel bir müzik sesi duyulur. Eros heyecanla yerinden kalkar ve sesin geldiği duvara kadar giderek kulağını duvara dayar.)
Bu ne güzel bir ses. Eğlence var dışarıda galiba. O kadar Apollon dedim çıktı geldi sanırım sonunda. Şarkılar da söyleniyor. Bizim bunak öldü de millet kutlama mı yapıyor acaba hah hah hah! Müzik ne güzel bir şey. İnsanlar değerini bilmiyorlar bence. Dans ediyorlar eğleniyorlar, ne güzel. Şu Şamanların müziklerine hayranım ben mesela. Müziği sevmeyenler var bir de. Müziği sevmeyen nasıl beceriyor sevmemeyi acaba. Apollon’u kıskanıyorum bazen.
(Eros duvarın dibine oturur.)
Pişt bunak Tanrı! Bana da müzik çalmayı öğretir misin bir ara. Bu aşk işlerinden sıkıldım. Apollon ile görev değişimi yapsak mesela olmaz mı. Kısa bir süreliğine yahu. Hem bak onun kimseye zararı yok. Yani illa müzik dinleyeceksin diye kimseye flüt saplamıyor mesela. Müzik sesi kesildi. Eğlence bitti sanırım. Bu flüt nasıl çalınıyor. Sıkıldım.
Hey bunak, orada mısın. Canım sıkıldı yine. Oradaysan seslensene biraz. Söz dalga geçmiyorum artık seninle. Kaç yıl cezam kaldı benim?
Yine uykum geldi benim. Uyu uyan nereye kadar. Neyse görüşürüz bunak, kendine iyi bak. İyi geceler.