Çevir Kazı Yanmasın 2
İnsanlık toplum ittifaklarına girdiklerinde etnik dilleri ile bir araya geldiler. Yani parçalı kültürle geldiler. Bunun zorunlu bir karşı kutba gidişi olacaktı. Bu gidişinde zaman mekân bağıntısı olacaktı. Bu parçalı çoklu dil yapıyı, önce bunların bir arada olmasının, uzun yıllar mücadelesi verildi. Muhtemelen ilik yapılar iki farklı dillerden, özellikle de, lehçelerden girişecektir. Çünkü bütün girişmeler basitten karmaşığa gelişir. Bir yağmur basit girişmelerin şimşek gök gürültüsü ve sağanak rüzgâr hırçınlığı ile belirmesi olacaktır. Yine polimer yapılar birden oluşmamıştır basit yapılar zaman ve sürecin oluşan koşullarında karmaşıklaşmıştır. Ha keza insanlar bir gök deleni birden bire yapmamışlardır. Önce taşları dikip bunu dolmen denen, ayakta durabilen yapılar haline getirdiler, kulübeler yaptılar ve uzun girişmeler sonunda gök delene geldiler.
Elbette ilk sosyal yapılar da, önce birden bire, yüzlerce grubun bir araya geldiği, komplike yapılar, değildiler. Basit, önce iki grubun tecrübeleri ve emek yoğunluğunun girişmelerinin uzun süre içinde rezonansları bulundu. Yine bu arada başka girişmelerde bu durumun değiştirici girişmeleri içine dahil oluyordu. Bu da dış çevre gruplarındaki farklı mal üretmelerinin, değiş tokuş yapacak olgularının girişmeleriyle olacak, yeni sentezleriydi. Ve giderek karmaşıklaşan, karmaştıkça girişen, karmaşıklıkları çoğaltıyordular.
Kimi kez, bir kaba kuvveti geçerli olanın dili, zorla kullanıma sunuldu. Kimi ve çoğu kez de edebiyat teknoloji geliştiren, bunu inançlaştıranın dili, sesiz sakin, hemen hemen geniş coğrafyaların diline bağdaş kurmuştu. Dil birliği sağlamak uğruna, bir takım acı tecrübelerin yaşanmaları bu sürecin salınışları içindeki yığınlarca olumsuzluklardandır. Çünkü dil birliği ancak evrensel olguları doğuran koşulların iletişimi ve etkileşmesi ortaya çıktığında gerçek olmuştu. Evrensel yurttaşlık, evrensel ilkeler gibi çekimleyici, aideti olanları olumlayıcıların koşulları, ortaya çıkmazdan önceki bilmeler, sezmeler, ne kadar doğru olursa olsun, evrensel bilinç ortaya çıkmadan, yapılmak istenen dil birlikleri, baskılar zorbalıklar hiç geçerli olamazdı. Ve nitekim de onca çekilen tahakkümlere rağmen olamamıştır da.
İnsan girişmeleri sosyal birlikçi (etnik) totem yapı içinde tekil ve benzer davranışlı yapıların kendi üzerlerine yansıyan kendileri ile eşitleşen bir ölçüşme idi. Yapı davranışı zıtlaşamıyordu. Yapı zıtlananlarda izin vermiyordu. Çünkü girişmeler yalındı, girişmeler bir örnekti, aynı niteliklerin girişmesi gelişme olmuyordu. Üyeler, en temel düzlemin sağlayışları içinde hüdai nabitçe, yavaş ve zor gelişmişlerdir. Bu yüzden insanların, milyonlarca yıl sürmüş bir sosyal evrimleri vardır.
Söz gelimi, aynı birlik üyelerinin; beden dili, duygu benzerlikleri, beslenme, barınma, av alışkanlıkları; günlük yaşam düzeni akışları hep aynı olan insanların girişmesini; bir örnekçi davranışlı olmalarını ve aynı ahlaki tutumlarından ötürü ' a' harfi ile belirtelim. Ve a harfinin girişmelerini de, sosyal birlik üyelerinin girişmelerine benzetelim. Aaaaaaaaa girişmeleri hep aynı tek düze girişmeyi vereceğinden nerden bakarsanız bakın, nerden okursanız okuyun bir a süreçleri yığılması ve çok yavaş süreçlerin basıncı, girişmeleri olacaktır. Yol yoldur, verimli değildir. Hemen hemen hiçbir çelişkileri yok gibidirler. Bu yüzden de olaylar da neredeyse rutin ve sıfıra yakın girişmedir. Ve az sayı da gelişmelerin birikmesidirler.
İnsanların sosyal ittifaklarıyla diyelim ki iki grup üyeleri bir araya gelip önce iletişim kursunlar. İki ittifak gurubundan biri 'a' dilli ise, diğeri de' b' dilini ya da lehçesini kullanan etnik yapı olacaktır. Lehçe, aynı birliğin göç veren kolunun dilidir. Daha baştan kuşdilini ve beden dilini kullanıyor olmakla mimirikice ortak tutumlarıyla, dillerindeki doğal benzer yansımaların, anlama ve anlatımları olacaktır.
Bu iki birlik yapı dilinin girişmesi ile Aab; aba; baa; ab; aba; aaba, aabaa; bba, bab; abb; bab; bbab; abab, baba, babababa; ababab; aabaab; gibi bir yığın çok çok farklı özellikte çok farklı dil girişimleri ortaya çıkacaktır. İttifaklar yine her biri diğerinden kazanımlardan kendi alan aidiyet devinmesi üzerinden, ama birbirine yansıyarak girişecektirler. Burada dil artık ne 'a' dır. Ne 'b' dir. Ne de 'a'dan ve ne b'den de, tümden ayrıdırlar. A,b özellikli a etniği ve b etniği olmayan onların her birinden çok çok fazla olan bir dil yapısıdır. Gelişme ve girişme çok hızlıdır.
İnsanlar uygarlığı, üretimleri nedeni ile ortaya koymuşlardı. İnsanlar doğayı ve kendisini üretmişti. Bunu, kendi dili ile anlatıp, karşı tarafı da kendilerinin ortak dilinden dinlemişti. Kendilerini, diğer insan kolonilerinden; diğer insan sosyal birliklerinden; diğer insan gruplarından tecrit ederek ya da bunlardan izole olaraktan, yaşıyorlardı. Dilleri de kendi aralarındaki becerilerden oluşuyordu.
İttifaklar nedeni ile diller girişmeye başladı ise de, etnik dil totem aidiyetin kutsal dili olaraktan, ittifak içinde halk yapıların taraflar bünyesinde sürüp gelişmesi devam etti. Bu dönemlerin koşulunda dil, inanç, totem aidiyetliği (etnik sosyal totem birliği) sosyal ve toplumsal koşulların, en ateşli rekabet unsurlarıydılar. Dil bir tercihin ürünü olmayıp, komplike bir girişmenin karşılıklı eytişimi sonunda adım adım, ufak ufak biriktirmelerin, sistemleştirilmesi ile kazanılmıştı.
İnsanlar, İNSANLIĞI ortaya çıkarabilmişlerdir. Hayvanlar, kendi ırkları arasında; söz gelimi, maymunlar maymunluğunu, hiç değilse; hayvanlıklarını ortaya çıkarabilselerdi, bir uygarlık olacakları, şüphesizdir. İnsanlar sosyal birlikler döneminde yavaş uygarlıklar ortaya koymuşlardır. Bir çeşit iç uygarlıktı. Şunu da unutmayın, maymunun maymunluğu, eşeğin eşekliği; itin itliği bize göre bir algıdır. Şuna eminim ki; bir maymunun maymunluğu, bir eşeğin eşekliği, bir itin itliği ne ise, insanın insanlığı da onların gözünde tıpkı bizim gözümüzdeki onlar gibi olacaktı. Eğer onların idraklerini anlasa idik, derisi yüzülen bir maymun, Ayağı kırılıp, böğrü dağlanan eşek, kulağı kuyruğu kesilen ve taşlanan itin bu durum karşısın da, bize diyecekleri; maymunun maymunluğu, eşeğin eşekliği gibi bir anlamla da bize izafeleşecekleri; İNSANIN İNSANLIĞI yaftası olacaktı!
Sonuç halk toplumun gerisinde, toplumda yansıyanlara ve geride aktarılanlara sahip olarak yaşantılaşır. Çoğu kez konjonktürsel değildirler. Toplumdan geri oluşla, toplum yasalarını tam bilmezler. Halka ilişkin sosyal yasaları bilir ve bunlar halka danışılır. Halk, örgütleri eli ile toplum girişir. Halkın etnik dili özel yaşamının bir parçasıdır. Hiçbir müdahalenin hakkı yoktur. Toplumlar büyük oranda dil birliği içerir. Halkın toplum içinde etnik dille eğitim isteme gibi hakkı tarihsel zorunluluklardan ve toplumun geldiği şu aşama zorunlulukları itibarı ile olmamalı. Halk içinde halkın kendi etnik dil eğitimi ve toplumdan destek talepleri olur. Toplum içinde etnik dillerin kullanımı da demokrasi olsun diye halka danışılmaz. Tıpkı demokrasi olur diye uçağın kaldırılıp kaldırılamayacağını, halka danışmadığımız gibi.
20.07.2010
canımsın abim yüreğine kalemine sağlık
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍