Çıldırmak İşten Değil
Oysa ne çok yanılmıştır erkek denen mahlûk, kadına verdiği her şeyi çok görüp, cimrilik yaparken... Her şeyin var, daha ne istiyorsun, derken... Bilmez ki adı her ne olursa olsun, ilişkiyi daima ayakta tutan şeyin; duygusallık, romantizm ve çılgınlık olduğunu.
Gün gelir, çatlaklar oluşmaya başlar, kadın ve erkek arasında. Zamanla o çatlaklar öylesine büyür ki, fay kırıklarından daha beter uçurumlar oluşur. Atlamak, karşı tarafa geçmek istedikçe, dibi görünmeyen derinliklere düşer, erkek.
Erkek hep kadını suçlarken, öz eleştiri yapmamaktan, empati kurmamaktan, nasıl olsa benim, beni bırakamaz diye düşünmekten, bir ilişkinin gerçek katilinin kendisi olduğunu düşünmez bile. Sürekli; benim gibi birine nasıl yapar bunu, neyini eksik koydum ki der durur. Üstelik bu, kesin ayrılığa giden bir yoldur, fakat o rakipsiz egosu yüzünden, kör olmuştur gözleri. Daima kadından beklenen bir anlayış ve sabır vardır önünde. Madalyonun diğer yüzünü aklına bile getirmez. Çünkü her zaman, haklı olan kendisidir.
Farkında bile olmazsınız, sessizce gelip oturan suskunluğun. O dırdır dedikleriniz, ilişkiye değer veren bir kadının son çırpınışları, sevdamıza sahip çıkalım ne olur diye haykırışlarıdır aslında.
Bir gün, aç bırakılan kalp, toplar valizlerini, çeker kapıyı ve sessizce çekip gider.
Önce öfkeyle karışık bir kızgınlıkla; cehenneme kadar yolu var, bulsun benim gibi bir erkek de görelim, der erkek. Gün geçtikçe, bütün çiçekler onun kokusu olur, yakar genzinizi. Bir melodi, delirten bir hızla indirir anıları tozlu raflardan, ince bir tel, kopar içinizde. Derin bir sızı hisseder, öldüğünüzü sanırsınız. Ya daha sıkı sarılırsınız işinize, ya da başka çiçeklere konarsınız, içinizdeki boşluğu doldurmak istercesine. Aslında her kadında onu arar, benzettiğiniz en küçük bir özelliğe sımsıkı sarılmak istersiniz. Bir süre sonra ise onun kötü bir fotokopisi olduğunu anlar, kahredersiniz kendinize.
İşinizdeki her başarı, yüreğinizdeki eksiği daha da derinleştirirken, konduğunuz çiçekler diken olur batar ellerinize. Beyniniz uğuldamaya başlamıştır bile, onu başkasının kollarında hayal ederken.
'Dizlerime yatırıp, tel tel ördüğüm saçlarını kim okşuyor, bakışlarına başka bir göz değdi mi acaba, kimin kollarına sokulup yatıyor, hangi omuzda dinlendiriyor başını şimdi? Bir zamanlar bana baktığı gibi bakıyor mudur acaba o yabancıya da? Bana dokunurken nasıl da titrerdi elleri, şefkatle... Onu aradığımda, telefonun öbür ucunda, sesinde havai fişeklerin patladığını hissederdim, çılgınca bir sevinçle'...vs.
Çıldırmak işten değil!
Sevgi ertelenmez. Cebinizde keşkeler biriktirmek yerine, "Şimdi" diyerek, hemen koşun, arayın ve söyleyin onu sevdiğinizi. Anı yaşayın, anı yakalayın. Zira yarın hiç gelmeyebilir ve siz çok geç kalmış olabilirsiniz.
İnsanı hiç affetmeyen en zalim şey zamandır. Zaman sevdiğimiz kadını bizden çalmadan, koşun, yakalayın ve ona yenilmediğinizi gösterin.
Bir ilişkide ne arıyorsanız onu bulursunuz. KAdından beklentisi hayvani güdülerden ibaret olarak yetişen bir erkek kadın kavramını iki şekilde öğrenmişse ya kutsayacak, ya kan kusturacak gözüyle bakıyorsa buna maruz kalan kadın belki değişir umuduyla onu sevmeye devam etme eylemi kendine azap etmeye dönüşür. Türkiye gibi kadının kişiliğinin ört pas edildiği toplumlarda bunlardan kendini ayrıştırmak için çok okumak değil tepkisel yani göz ucuyla mutsuz olduğunu belirtmek yerine sözünü kurşun gibi kullanırsa değer bulur. Yazınızyna olmuş
Sevgi karşılıklı emek isteyen bir bir olgu, bir duygudur. Karşılıklı fedakarlık ise sevginin olmazsa olmazlarından olsa bile, çoğu zaman kadınlar tarafından yapılmaktadır. Türk toplumunun değer yargıları diğer Avrupa ülkelerine nazaran çok farklıdır. Evli kadın ve evli erkeğin birbirlerini aldatması hiç bir zaman aynı kefeye konmaz bizim toplumumuzda, ancak zina dini ve ahlaki olarak suç ise bunda ayırım olmaz. Kadınlar ekonomik özgürlüklerini ellerine almadıkları müddetçe erkekten boşanmaya da kolay kolay yaklaşmaz ve sineye çekerler, gerçekten zor bir durum. Ayrıldıktan sonra insanın ilk eşini hem erkek hem de kadın açısından başka kişiler ile düşünmek derinden yaralar insanı. Kanımca günümüz ayrılıklarının büyük bölümü erkeklerin bencilliği nedeni ile son bulmaktadır. Birbirini gerçekten seven erkek ve kadınların gözleri yalnızca eşlerinden başka kimseyi görmez. Ufak anlaşmazlıklar olsa da sevenler arasında saygı ve sevgi biraz da ilgi ile çözümlenir. Güzel bir deneme kutlarım Eylül hanım içtenlikle...👍