Çınarın Sessizliği
Çınar kaç yüzyıllıktı gövdesine kaç insan dizilirdi ve dalları denize doğru uzanıyordu yalnızdı , yapraksız dalları gövdesi kadardı tarihin zamanın hatıraların derin izleri yatıyordu , oturduk öğleden sonraydı zamanı dişlemeye başladık güneşin ve poyrazın neşesi yerindeydi , sahil kalabalık ve insanlar coşkuluydu çocuklar her zamanki gibi hayatın anlamı rengi tadı tuzuydu , balıkçı sandalları yan yana dizilmiş sahile çekilmişler can sıkıntılarını hissediyorum içimdeki yalnızlığı paylaştım onlarla suya yakın oturdum, dalga dalga yakınlaşıp uzaklaşıyordu deniz kendime geliyordum bu mavi rengin oyunlarına kendimi kaptırarak , hiç bilmediğim acılarla karşılaştım dalgaların fısıltılarından kendimle yüzleştim güneşe rağmen üşüyen ruhumu fark ettim , çınar öylece sessiz ve antika eşya gibi devasa gövdesi ile bize bakıyordu , bahar günlerinde yapraklanmış gölgesiyle bütün alanı kaplayan o mutlu yeşil muhteşem görünümünü düşündüm bir an , ne tuhaf değil mi ? aynı gövdenin iki yüzü tıpkı aynı insandan iki farklı duygu ve davranışlar gibi , çınar zamana ve insanlara şahitlik eden bilge bir varlıktı arada bir gözlerimin çınara kaydığını okumaya çalıştığımı ve onu diken ilk elin ve çevresindeki insanların hikayelerini düşündüm, daha doğrusu aklımdan anlatmak geçti görüyor yaşıyor gibi bütün yüz ifadeleri sesleri ve hikayeleri ile , neyse ki hantal bir gemi boğaza girmiş ağır ağır yol alırken boğaz denizi yırtarak ilerlemesi ardında beyaz köpüklerden izler bırakarak gözden kayboluşu dikkatimi çekmişti , denizin müthiş kaldırma gücünü hacmini bu muazzam deryayı mavi renkli tuzlu suya olan saygım artmıştı , ve çınarın boğaza doğru uzayan kollarının bir anlamı olacağına iyice inandım .
....bugün zehra’ya rastladım daha doğrusu o bana rastladı görmüş-tanımış-beni , yan yana duran iki otobüsteymişiz gitmekten vazgeçerek otobüsten inmiş benim olduğum otobüse binmiş , daha önce de böyle bir yaz günü durakta bekleyen beni karşı cadde de görüp bir ikindi sonrası selamı ile karşıma gelmişti ah öyle mutlu etti ki beni canım çok sıkkındı kararsızdım çaresizdim yalnızdım ve bir can dosta konuşacak birine ihtiyacım vardı meğer Zehra’nın da aynı duyguları varmış hayat böyle işte en kopacağınız zaman bir yerlerden bir güzellik size koşuyor .İstanbul’a karıştık sonra ,ah bilmiyorum işte ,seni nasıl seveceğimi bilmiyorum sadece sevdiğimi çok iyi biliyorum ,her yer mavi rüyalar kadar mavi , bana bir şiirimi gösterdi çantasından çıkarıp , meğer onu bir fotoğrafın üzerine yazdırmış çok sıcak bir resim ve şiir de çok şık durmuş erguvan rengine , Erguvan ağaçlarının olduğu sokakları konuşmaya başladık ve tanıdığımız mekanlara gitmeye karar verdik , tüm hayatı boşa giden bir insan olmak kadar ne hazin bir son hiç istenmeyen bir durum konusuna girdik fakat çabuk çıktık , tekrar erguvan ağaçlarına döndük , bu güzel pembe açık mor kokulu dalların hayat öpücüklerine insanın kendisini bırakması gerektiği üzerinde durduk , neleri konuştuk neler anlatıp duruyordum öyle daldan dala uçtuk , o yalnızlık kimsesizlik o hiç bana yakışmaz hallerime daldığım bir anda Zehra rahatsızlandığımı zannetti birden , arada bir böyle bir ruh haletine bürünüyor yalnızlık çemberime çekiliyor uzun müddet saklanıyor olduğumdan bahsettim ,mutluluklar mutsuzluklarım oluyor gibi saçmalıklar dolu med-cezirler içinden çıkmayı bekleyen kısa bu anlarımı hiç sevmiyorum , bu yüzden mutluluk şiirleri yazmayı hiç başaramayan biri olduğumu söyledim , ben bu yüzleşmeyi her gün ve gece her zaman yapıyorum kah sahillerin sessiz ve kalabalık demlerinde , kah bir çınar ağacının altında bulurum kendimi , öteler , öte alem yani uhrevi alem ahiret , ölümden sonra kalkış , diriliş yeni ve hakiki bir hayata doğmak gibi konuları uzun uzun düşünürüm , bu gölge bu kirli bu çirkin dünya hayatı ile hakiki ve ölümsüz olanı , temiz ve pak ve sınırsız sevinç ve rızık bolluğu olan sonsuz saadet hayatı büyük bir teselli , şu kısacık dünyevi güzellik bize neleri konuşturuyordu , akşam oldu o saygılı ağaç çınar alacakaranlığa gömüldü tüm güzelliklerin üzerini örten siyah bir tülbentti gece ve şehir İstanbul gizemli bakışlarıyla şafak vaktine kadar ışıltılı bakmaya koyuluyordu .
03.08.2022/ Çengelköy