Çocuk Kalabilmenin Dayanılmaz Ağırlığı
Ne çok sıkıştırıyor hayat bizi aslında öyle değil mi? Her köşeyi, her sokağı, caddeyi tutmuşlar sanki. Tümden bir istek var her bireye ait bizim hakkımızda. Peki biz ne istiyoruz? Yok daha neler kendin hakkında istediğini sana sormak kabalığını göstermezler merak etme. Kibar insanlarız fazla kibar. Her sabah bir günaydın, her akşam okunan ılımlı şiirler ölçüsünde kibar.
Ya çocuk kalabilme meselesi? Büyüdük ve biz büyüdük diye kirlendi ise eğer dünya çözüm tersinde saklı. Olgunluk neresinde yaşamımızın? Bir ölümü kabullenmeme noktasında mı? Bir dünyayı değiştiremeyeceğini bilme hususunda mı? Hep duyulur, dokuz, on yaşından sonra. Evet dokuz, on. Erken mi? Olabilir... Hep duyulur işte, artık çocuk değilsin, artık çocuk değilsin, artık değilsin. Ne değilsin? Büyük ihtimalle artık bu dünyada değilsin. Kaybolanlar var içinde, yitirdiklerin, unuttukların var.
Yani bir adamı, kadını bıraksanız hayal dünyası ile gerçekliği arasında bir köprü kursa çok mu gelir size? Hayır, ilkini öldürmek lazım. Bu dünyayı ayakta tutan gerçekliktir. Hayal, düş, bunlar da nesi? Büyümek gerek arkadaş acilen büyümek. Bir sabah uyandığında körleştirmek çocuk yanını. Büyümeyip ne yapacaksın hem, her alanı ele geçirmiş durumdayken olgunluk yasası.
Çocuk musun? Aman ha, ne çocuğu duymamış olayım. Dikkat edin siz de, sakın göğü yeşil, denizi sarı filan düşünmeyin. Aklıma geldi, hani üçüncü, dördüncü sınıf yıllarında resim dersleri... Şimdi o derslerde bir ağacı yuvarlasan göğe doğru, çatık kaşlı olmanın özgürlüğü gelir seni prangalardı. Böyle ağaç mı olur efendi... Sen kendini ne zannediyorsun da ağacı böyle tasavvur edebiliyorsun.
Yatağının altında küçük canavarlardan korkmak niye? Korkulacak daha önemli şeyler var. Ekonomi var, sanat var, dünyanın yedi harikası var. Ağırlıkları altında ezilmezsen adam olamazsın. Adam olmak ne demek? Düş dünyasını yemek, üzerine acı bir gerçeklik şarabı içmek mi?
Ağır olan hangisi olarak kalıyor geriye? Çocukluğumuzu korumak mı, büyümek mi o yanımızı kestirip atarak? Lütfen düşlerinizi boğunuz bir gece vakti...