Çocuklar Doymasın

Mutluluklar, sevgiler pazarlarda alınan satılan meta şimdilerde. Doğallık, sadelik, iyi niyet geçer akçe olmaktan çıktı. Gözyaşları, gülüşler, yürekler kaskatı kesildi. Kimse kimseyi menfaatsiz aramıyor, sormuyor. Sevmenin karşılığı, o an ki ihtiyaca göre değişiyor. Neyi arzuluyor, istiyorsak ona ulaşma adına seviyor gibi görünüyoruz. Yoksa anında kalın duvarlar örüyoruz karşımızdakine. Kimse kimsenin gözyaşına aldırış bile etmiyor. Güzellikler, parayla alınıp satılıyor artık! Makamlar büyüyor, zenginlik artıyor ancak beyinler ve paylaşımlar küçülüyor.

Çoğumuzun geliştirip şişirdiği yer cebimiz ve midelerimiz. Yetimin, yoksulun hakkına tecavüz sıradan olay. Gözlerde güneşin ışıltısı, vicdanlarda doğruluğun, dürüstlüğün parıltısı kalmadı çocuğum. Yürekler gibi gözler de kirlendi. Saflığımızı, sevinçlerimizi, paylaşımımızı her atılan bir gökdelenin temeli altına gömdük. Alnımız yerine gökdelenler dik, yüzümüz yerine cepheleri pak artık. Yazılarımız, şiirlerimiz, kitaplarımız baskı(n) kurbanı. İnsanlığımızı, alıp götürdüler bizden uzaklara.Toprağımız da kirlendi tıpkı gökyüzümüz gibi. Puslu ve asitli bakıyor uzaktan uzaktan, ne ekersek hormon saçıyoruz pırtlak pırtlak.İlaçladığımız toprağın verdiklerini ilaçla diri tutmaya çalıştığımız bedenimizde kanser kanser öğütüyoruz. Ya ruhlarımıza ne oldu? Çok değil az zaman öncesine kadar munistik, inceydik biz. Yaptığımız camilerin, imaretlerin her bir köşesine hayvanlara bile yem ve su içme yerleri yapardık. Göçmen kuşlar bile mutlulukla göçerdi diyarımıza. Ya şimdi çocuğum ya şimdi ruhsuzluk, şuursuzluk, bana necilik birer sektör artık!

Erdemin, faziletin, sevginin ve dostluğun çürümüşlüğünün kokusu burunlarımızın direğini neden sızlatmaz? Neden, bu kokuyu sineye çekeriz bilmem? Hâlbuki sevmek ama her şeyi sevmek ne kadar kolaydır. Kin, nefret ve düşmanlıkla nereye varacak dünyamız çocuk söyle?

Yitik bir parayı, ya da eşyayı sahibine vermek için karakola gidenler, baş sayfalarda haber oluyor artık.O kadar kaybettik ki öz değerlerimizi; arada bir hatırlayana ya salak, ya da enayi yaftasını asıyoruz saniyesinde. Evet, çocuğum sen bari böyle olma.Kimseleri bilip bilmeden yargılama, komşuna iftira etme, yalancı şahitlik yapma, anana, bacına kurşun sıkma...

Bunlar, sevmeyi bilmezler çocuk? O yüzden sen ve diğer çocuklar doyuncaya kadar yiyemez, kanayana kadar su içemezsiniz. Oyun oynayacağınız alanlar rantiyeci tarlası artık! Yeşillik denince dolar akla geliyor beyni küf yeşili adamlarda. Çünkü"Hep bana, Rabbena" diye diye, Rabbimizin emirlerine uzak kaldık. "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir" diyen Güllerin Efendisine, İki Cihan Serverine,Habibi Kibriya ya çok uzağız.Bir yaklaşabilsek ona,neler neler olacak çocuk.Namaz kılarken,sırtına çıkan torunları, Hasan ve Hüseyin'i hatırla.Onlar, inene kadar, alnını secdeden kaldırmayan o güzeller güzeli Peygamberimizi neden unuturuz çocuk?


Bilirim, şu an aç çocuklar doymasın diye, bin bir çaba harcayanlar. Göstermelik bir iki kampanya yaparak seni hor ve hakir kullanırlar. Sağ eliyle verir sol eliyle alırlar. Sen de verdiğin pozla kalırsın çocuk. Yoksulluğunu bil ama hor görülmene izin verme. Yoksulluğunu, kör bıçak gibi taşı yüzünde, lakin asla yalvarma onlara.Masum yüzün utanmasın o kansızlara karşı... Ah çocuk! Senin her açken aldığın nefeste utanır toprak ve gökyüzü. Hakkına riayet etmeyenlere isyan ile bakarlar. Toprağa bastığın çıplak ayağına ram olmak ister karıncalar. Bir tek onlar kaldı seni ayak izinden tanıyan. Zamansız açan çiçekler senin ağlamana dayanamaz da solarlar birer birer.
Yüreğin kabardığın da gökyüzü celallenir, dağların göğsü kabarır. Bir tek onlar bilirler senin masumluğunu çocuk. Boynundan asılan masumiyetine bir tek güneş çarpar parıl parıl,her iç çekişinde içleri kararır kuşların, dünyanın bütün çiçekleri yas tutar senin gözyaşınla...

Çocuklar doymasın diye paylaştıkları binlerce varlığın, ebedi olacağını sanan gafiller, bilin ki, kefenin cebi yok... Onlar, birer emanet göresin. Yetimin, öksüzün, fakir fukara, yarı çıplak çocuğun hakkını vereceksin ama er ama geç vereceksin...

12 Nisan 2012 3-4 dakika 54 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    İnsanlar bundan kırk elli sene önce belki yüz sene önce teknoloji ile bu kadar iç içe değillerdi ama, büyük ihtimalle şu zamandan daha mutluydular. Herşeyden önce doğallık vardı, hem yiyip içtiklerinde, hem de duygu ve düşüncelerinde. Şimdiki toplumda insanların çoğu makinaların esiri olmuş durumda, bizden ve çocuklarımızdan bir sonraki nesil belki daha da kötü olacak, onların yaşantısında hiç bir doğallık bulamayacağız. Güleriz ağlanacak halimize. Güzel bir yazıydı kutlarım Selim bey içtenlikle...👍

  • 12 yıl önce

    Gerçekler ne kadar acı olsada bir gün birileri yüzleşmek zorunda kalır.Çok yalın net bir yüzleşmeydi tebrik ediyorum.