Çocukluğumun Şehri

Boğuk ve cılız ses bir şeyler anlatmaya çalışıyor ısrarla. Dönüp kulak versem, tekrar yola koyulamam. Belki de son treni kaçırmak kaygısıyla hırkayı bile yolda giymeye çalışarak hızla koşmak gibi aceleci tavırlar. Soğuğa aldırmıyorum, ayazın etkisiyle yüzümün kıpkırmızı olduğunu görür gibiyim. Şimdi sıcak ve açık çay olmalı üç şekerli. Çayı şekerli içmeye devam edersem şeker hastası olacağım kesin ve sonra da "zaten bizim ailede genetik."diyeceğim.


İyi bari otogar fazla kalabalık değil. Bilet aldığım yazıhanenin yanında küçük bir çay ocağı önünde şişman koca göbekli gaz tenekesi kılıklı bir adam, sanırım çaycı o... Herkese laf atıp kısa muhabbetlere koyuluyor."Sen nere giitcen aba"
Yüzüne alayla bakıyorum. İyi de sana ne nereye gidersem giderim der gibi. Sanki anlamış gibi "senin arabanın gitmesine azcık ta var çay iççeksen yolleyem" diyor.

"Ayyyy yok yok istemem, yok almayım sağ olun" deyip adamla mesafemi korumaya çalışıyorum. Zaten ellerinden iğrenmiştim. Bu hisle dolu olarak otobüse binsem iyi olacak diye düşünüp hareket saatini beklemeye karar veriyorum.Ya da bir sigara mı içsem, diye düşünüyorum.
Sonra hangi otobüse binmem gerektiğini anlamak için sefer sayılarını kontrol ediyorum. Otobüse biner binmez yüzüme vuran benzin kokulu ılıklığın etkisiyle midemin bulanması az önceki çay içme isteğimi iğrenmeye dönüştürüyor. Umarım kusmam. Ama tutamazsam kendimi ve kusarsam kimlere rezil olacağım diye etrafıma bakınıyorum.


Güzel, herkes benimle anlaşmış gibi gözlerinden uyku süzülüyor, eminim otobüs hareket eder etmez herkes hemen uyuyacak. 7 numaralı koltuğu buluyorum. Arkamdaki çocuk da sabaha kadar ağlamaz inşallah. Zira yolculuklarda ağlayan çocuk sesinden oldum olası nefret etmişimdir. En güzel rüya halimi bozan o cırtlak ses!


Başımı cama dayayıp dışarı bakıyorum. Camın titremesi rahatsız ediyor. Dışarıda gördüğüm sadece ışıkların karşı cama sonrada tekrar baktığım yere ikinci defa yansıması. Karanlığı yaracak kadar kuvvetli ışık olabilir mi diye düşünüyorum.
Ağaçları, evleri, yol boyu gözümü yoran şerit çizgilerini görmek istiyorum. Sanırım bir ara dalmışım... Şoför yardımcısının bir şey içer misin sorusuyla irkildiğim an tekrar o pis bulantıyı hissettim. Hemen başımdan savmak için "Yok yok teşekkür ederim" deyip geçiştirdim.


Paralelimde oturan kız sanırım nişanlı olmalı. Sürekli telefonda konuştuğu da annesi. Konuşmalarına ister istemez kulak veriyorum. Annem herhalde böyle bir durumda olsam o kızın annesi gibi beni rahat bırakmayıp kontrol etme ihtiyacı duyardı.

İki koltuk önde oturan beyefendi gün görmüş, kültürlü birine benziyor. Kişisel gelişim kitabını açtı okumak için. Bence boşuna açtı, birazdan göz kapaklarının eğilmesine engel olamayacak. Derken yolculuk bitiyor ve uyku sersemliğiyle inmeye çalışıyorum. Servisi kaçırmamalıyım. Aslında servisi kaçırırsam önüme gelene adres sormam gerekecek.

İzmir'i bu kadar özlediğimin farkında değildim. Güzel İzmir, çocukluğumun şehri, sana geldim. Alsancak'da dolaşmaya, Konak'da hayallere dalmaya, Şirinyer'de başıboş serseri gibi dolaşmaya...

Kim bilir;
Belki bir esinti bulurum çocukluğumun saflığından kalan...

21 Şubat 2014 3-4 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Yaşamış gibi oldum okuyunca vede ilham geldi , ben de bu konuda bir şiir mi yazsam acaba. Okurken yaşadım sanki, sade bir anlatım, öz.Deneme nasıl yazılır tecrübeli değilim, ama okumaktan zevk aldım. Çok güzeldi.

    Tebrikler sevgili dost.

  • 10 yıl önce

    İnsan ilk zamanlarının, ilk yıllarının geçtiği şehir kolay kolay aklından çıkaramıyor çünkü orada sıcaklık, arkadaşlık ve bir dolu anılar vardır. Yıllar sonra dönünce bir çok yer değişmiş olsa bile. Kutlarım güzel bir yazıydı...👍