Çocuklukta Ağlamalar
Bir zamanlar hepimiz çocuktuk. O dönemdeki ağlamalar ne kadar masumdu, hatırladınız değil mi ? Ben bir an , o eski anlara daldım da şimdi. Dilimin döndüğü kadarıyla anlatmak istedim. Arada bir fark var mı yok mu diye anlamak istedim.
Büyüdük, evlendik, iş güç sahibi olduk ve hayatın gerçek yüzüyle karşılaştık. Geçim sıkıntısı çektiğimizde çocuklara üst baş alamamanın üzüntüsü gözlerimizde belirirdi bazen. Ve o üzgün olduğumuz günlerde gözyaşlarımızı kimse görmesin diye hep kıytı köşede akıtırdık. Sonuç olarak bu gizli ağlamalar neticeye ulaşmazdı bel ki ama sabır sabır diye kendimizi motive eder, hemen ayakta yıkılmamalıyım diye teselli ederdik.
İşsiz kaldığımız zamanlar illa ki olmuştur. Ya da patronun bizi işten kovma durumları da olmuştur. İşte o zamanlar bir buhran devresi yaşarız. Artık bir işe yarayamayacağımızı düşünerek kendi kendimizi kahrederiz. Yalnızlığa çekiliriz ve biriktirdiğimiz gözyaşlarını yine kimsenin göremeyeceği yerde akıtırız. Sonuç yine aynıydı tabii.
Hatta sevdiğimizden ayrı kalmanın vermiş olduğu duyguyu da tadardık herhalde. O hasret günlerinde resmine bakıp bakıp içten içten ağlardık değil mi ? Ama yine bir şey değişmezdi. Sadece bel ki de bir avuntu oluyordu.
Bir örnek daha verecek olursak, en yakın dostumuzla kavgalı olmuşuz. Bir birimize kırıcı sözler sarfederek aramızın açılmasına neden olmuşuz. Düşünsenize, etle tırnak ayrılmaz denirken o ayrılığın rüzgarlarını savurmuşuz bir çırpıda. Artık onun vermiş olduğu yara derin olmuştur. Ve sonra pişman olup bir birimizden özür dileyip yeniden barışmışız. Olur bazen, insanlar hata yaparlar. O hata esnasında pişmanlığın vermiş olduğu bir derste gözlerimizde yine gözyaşı var.
Velhasıl şimdi ki ağlamalar ne olursa olsun hemen işe yaramıyor. İstediklerimiz çabuk yerine gelmiyor. O inandırıcılığı artık kimsede tesir etmiyor. Ama çocukluğumuzda öyle miydi ? İnandırıcıydı... Bisikletimiz bozulduğunda anında ağladığımız zaman yapılırdı. Yolda koşup düşerken ağladığımız zaman anında yaralarımız sarılırdı. Bir çocukta balon görsek ve bizde olmasa o balon, hemen bir masum ağlayışla annemize babamıza aldırırdık. Ya da uyumadan önce masal yok mu diye ağladığımız vakit anlattırırdık.
Ne güzelmiş o çocukluk günleri. Yaramazlığıyla, haylazlığıyla, gülmesiyle, ağlamasıyla. İnsan inan arıyor o günleri. Benim şimdi aklıma getirip aradığım gibi.
1981'de Minnesotalı psikiyatrist II. William H Frey üzücü filmler sonucu çıkan gözyaşlarının soğan doğrarken çıkan gözyaşlarından daha fazla protein içerdiğini keşfetmiş.
Ağlamak iyidir iyi...
Kutlarım Enes bey değerli satırları.
Sağlıcakla....