Çocuktuk Bir Zamanlar
yıllar yıllar önceydi, başımızı bir kaldırmıştık simsiyah geceye halısını sermiş samanyolu vardı, uçsuz bucaksız tarlalarda bir kiraz ağacının gölgesi, incecik bacaklarıyla bir serçe vardı sanki, akşamları bitmeyen bir muhabbet şaşkın gözleriyle kirpiklerini sığdıramayan bir çocuk vardı sarışındı, değişen o muydu samanyolu mu yoksa aynı samanyolu altında değişime uğramış bir boşluk mu alamadı ilk virajını ?
Ruhumun alevler içinde çırpınışını görür gibi oluyorum sanki. Yalvarıyor ziyniyetime, bedenime, taş kesilmiş yüreğime onu kurtarmam için. Belkide yırtınıyor çocuk olmak için yine minicik bir bedene hapsolmak istiyor. Eller, gözler büyüdükçe sığamıyor sanki bu bedene bu ruh.
Bir ceviz ağacının gölgesinde havalanır serin serin benim çocukluğum. Perdelerini örter bir el de evimizin. Yoktur sanki o güvenin bir benzeri şimdi duvarlarımın soğuğunda. Bir dudak öper de beni geçer dizlerimin yaraları. Geçer gönlümün masum kırgınlıkları. Şimdi neden aynı dizlerim başka bir dudaktan iyileştirmez yaralarını.
O tepede neler vardı öyle. Sarı beyaz papatyalar. Mevsiminde topladığım mantarlar. Salıncağımı asla unutmadım. Bir de akşam olunca başıma düşen külden torbalar. Vişne ağaçlarının çiçekleri bir bir şahit midir anılarıma? çocukluğumun en asil deseni hangi puntoda yazıldı. Hangi sözcükler çürüttü onu.Gerekirse sokak lambalarımın altında çalışacağım derslerime ne oldu. Ben sanki çocukkende böyleydim savrulurdu benden bir güz sancısı dağılırdı bütün baharlarımın üstüne. Sanki bir çocuk kalbide burkulurdu en inceden.