Çocuktum
Çocuktum. Ellerimde avcumdan taşan şekerler, gözlerimde kalbimden taşan sevgim, yüreğimde yaşımdan fazlaca masumiyet... Küçük şeyler için ağlıyordum. Bir oyuncak bebek için mesela, gitmek istediğim yerlere gidebilmek, görmek istediğim insanlara ulaşmak için... Düşününce, çok küçük şeylermiş, diyorum.
Çocuktum. Değil pembe, bembeyazdı dünyam. Etrafımda insanları da en az benim kadar saf zannediyordum. Çevremdeki insanların da benim ağladığım sebepler için mutsuz olduğunu düşünüyordum.
Çocuktum. Dilimde bilindik çocuk şarkıları, gözlerimde aşığı olduğum yüzler; annem, babam, ablam... Dünyam onlardan ibaretti. Masalsı hevesler döndürüyordu o dünyayı.
Çocuktum. Yerim ailemin yanıydı. Parklar, sokaklar, oyunlar, annemin kucağı cennetimdi.
Büyümeye başladım. Ellerimde şekerler yerine gözyaşları, kabimde istemsiz kinler, yaşımdan fazla sorumluluklarım... Bitmiş bi aşk, başarısızlık sebep oldu ağlamama. Sevdiğim o insanlardan kaçmaya başladım. Düşünüyorum, çok küçük şeyler, diyorum.
Büyümeye başladım.. Dünyam karardı. İnsanları tanıdım; ama anlayamadım. İnsanlar meğer en çok hırsları için ağlarmış, şaşırdım.
Büyümeye başladım. Dilimde aşk şarkıları, gözlerimde yabancı yüzler...
Büyümeye başladım. Dünyam fazla büyüdü, kendime yer bulamadım.
Büyüdüm. Parklar, sokak oyunları bir hayal gibi kaldı eski günlerde. Belki annemin yanından ayrılmadım; gel gör ki gözlerim hep uzaklarda kaldı. Bu yüzden dilime pelesenk oldu aynı cümle: Keşke çocuk kalsaydım.