Çukur
Aramaya devam ettim. Derin bir çukur açmalıydım. Önce sert toprağı kazmayla parçaladım. Kılcal kökleri ve etrafında yalanan solcanları görünce kürekle devam ettim. Biriken toprak tepe oluşturdukça güneş ışığından yoksun kalıyor, karanlığın böcekleriyle daha çok vakit geçirmeye başlıyordum. Üstüme çıkmayı başaranlar ter damlacıklarımı emiyor. Ellerimle ezmeyi başardıklarımın yapışkan sıvıları üstüme boşalıyor heycanlı bir ereksiyonun kontrolsüz patlaması gibi. Toprağı dışarıya çıkartamayıncaya dek kazdım. Geceyi minik derinliğimde geçirirken bir geyik düştü üstüme, bir an için günlerce süren derin bir uykuda olduğumu ve üzerimde bir çukur açmak için başıma kazma vuran öc alıcılar olduğunu sanmıştım. Bir avcı kovalıyordu belki onuda, beni kovalayanlar gibi ve bu çukuru farketmeyip üstüme düştü. Gözlerini bile seçemeden hızla harekete geçtim. Yerimi açık edebilirdi. Dar çukurumda gövdesinden sıkıca kavrayıp dişlerimi boğazına geçirdim. Sıcak kanını emerken, dilime vuruyordu hızla atan damarı. Günlük beslenme ihtiyacımı yavaş yavaş çürüyen etiyle gideriyordum. Ana hatlarından ayırdığım postunu üstüme geçirdim. Boynuzları, boynuzlarım oldu ve ben onlarla daha derine inmeye başlamıştım. Derinlerdeki bir kök gibiydim fotosentezimi sağlayan tepede beni arayan öfkeydi. Fosiller görüyorum, Şahit olunan ölümleri, Üst üste atılmış toplu bedenleri, o bedenlerin kustuğu mermileri yutuyorum. Şimdi Havaya ihtiyaç duymadan kazmaya devam ediyorum. Midem toprakla ve şiddetle dolu, kırk ayaklar kulaklarımda ürüyor, parmaklarım beni daha derine götürmek için kök salıyor. Gelişimimi tamamladığımda zehirli tüm kökleri köstebekler gibi kemirip katledeceğim.