Daha Güzel Bir Dünya İçin
İyi bir insan nasıl olmalı? Diye bir soru sorulsaydı bana, 'Duyarlı bir gönle sahip olmalı' diye tereddütsüz cevap verirdim. Çünkü vurdumduymaz, duyarsız bir gönülde sevgiyi, saygıyı aramak olanaksız gibi bir şey... İçinde bulunduğumuz toplumun mekanizması duyarsız insanların yasalarınca işler duruma dönüştüğünden, her gün binlerce yürek yaralanmakta, binlerce insan manevi işkenceler içinde ezilmekte, çeşit çeşit maskelere bürünmüş insanların karşısında korkularımız da gün gün büyümekte.
Hayattan ne beklediğimiz ve hayata nasıl baktığımız gerçekten çok önemli. Sevecen, saygılı, anlayan, paylaşan ve sevgiye değer veren insanlar ancak mutlu toplumları oluşturabilir. Üstelik hayatta hiçbir şey, bir insana rağmen vazgeçilmez değildir. Hayatı ve insanları yanlış algılamamızın tek bir nedeni güzellikleri değil de, kusurları gördüğümüzdendir. Bu kişiler, bilgi sahibi olmaktan ziyade fikir sahibi olmaya heveslilerdir.
Yunus Emre, bir şiirinde ' Bize rahmet yerden yağar' diyor. Yerden yani insandan. Vaktiyle öyle miydi bilinmez ama gördüğümüz kadarıyla ne yerden yağdığı kesin ne de gökten. Mutsuzluklarla dost olalı beri yaşadığımız dünyayı bile unutup yenidünyalar kurmuşuz. Özellikle Sen-Ben çatışması içinde, sevgilere cinsiyet kaftanını giydirip nefis gözüyle bakar olmuşuz. Oysa Hacı Bektaşi Veli ' Muhabbetin dilinde erkek dişi sorulmaz' demiyor mu? Sevmek en güzel sanatken, bu ayırımın dostluklarda hiçbir yeri yoktur. Düşündünüz mü hiç? Hangi lisan gönlü gönülde ağırlar. Dostun dostta aradığı ses hangi lisanda ruh bulur sevgi sözlerinin haricinde. Üstelik yaşadığımız yılları ayakta tutabilmenin en önemli maddesi vefa ve dostluklarımız değil midir? Ve yine bir Hint düşünürü 'İnsandan büyük gerçek yoktur' demiş ve bu büyük gerçek, Sait Faik Abasıyanık'a 'İnsanı Sevmekle Başlar Her Şey' dedirtmiştir.
Demek ki insanlar sevginin içinde eridiği değerde yüceliyor ve sevgi oranında olgunlaşıp değer kazanıyor. İnsanların gerçek dostları bulunsun, ömrü uzun ya da kısa olmuş ne fark eder, yeter ki birbirine denk olsunlar. Dost dostunu anlar, karşılığı hep sevgi saygıdır alışverişlerinde. Çünkü her veriş bir alıştır. Bir gönderirse iki geleceğini bilir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım, toplum özü sözü bir, samimi, sevecen, saygılı, dinamik değerleri ile ayakta durur. Huzur ve güvenle hayatlarını sürdürürler. Sen, ben, o yani biz böyle toplulukları hayal ediyorsak, önce kendimiz bu kimlikleri taşımamız gerekir. Adil ve dürüst olmak gerekir. Gururdan, kibirden, nefretten uzak durmak insan olarak taşımamız gereken önemli vasıflardır.
Bazen küçücük bir iyilik bile büyük felaketleri engelleyebilir. Cebimiz gönlümüze uymasa da, dilimizi uyduralım. Sakınmayalım gönlümüzdekini gönüllü vermekten. Özellikle sevgi ve saygı sunmaktan kaçınmayalım. Var olduğumuzu başka varlıklara da hissettirelim. Gönlümüz sevgiden gururumuz başarıdan vazgeçmeyeceğine göre insanları kaybetmenin değil, kazanmanın yollarını arayalım. Kaybederek zamanı kazanamayız. Karanlığa takılan, karanlığa tutulan bütün sitemleri, bütün korkuları, görünen, görünmeyen sebepleri vicdanımıza kezzap döküp yakan, kuşkularımız, güvensizliğimiz ve de sevgisizliğimiz değil midir? Yüreğimizdeki dostlukları öldüren, hoşgörüden yoksunluğumuz değil midir? Varlığımızı inkâr mayınlarıyla patlatan ve bizi isyanların içinde bırakan da odur. Oysa sevmek ve sevilmek kadar günahsız olan bir duygu var mıdır ki, var olduğumuz bu dünyada.
Zarafetten kanat takan, erdemli, tatlı dilli özbenliğini ortaya koyan insanların yaşadığı toplumu oluşturmak çok mu zor. Aslında hiç zor değil. Güzele ve güzelliklere yakın olanlar ebetteki içini ve dışını da güzelleştirir. Bir söz vardır insanların ne olduğu dilinin altında saklıdır diye. Dilimizin altında kendimizi zor duruma sokacak sözler yerine, gönülleri ısıtacak, kaynaştıracak sözler salkıyalım. Çünkü sevmeye o kadar çok nedenimiz var ki. Hayatın bizi bezdirdiğini düşünmek yerine, nefes alışımızın bile büyük bir Servet olduğunu düşünerek yaşamak daha iyidir.
Bir insan ne kadar mutsuz ve karamsar olursa olsun, bir çıkış yolu bulmak zorundadır. Bu da ancak sevgiyle olur. Bu can, bu ten yaşamaktan vazgeçmediğine göre, yaşama sevincini yitirmemiş demektir. Umut ışığının hiçbir zaman sönmeyeceğini biliyor demektir. Üstelik sevmek sadece sahip olmak değildir. Ruhta yaşatmak, benlikte yaşatmak, duyguda yaşatmak var oluşu daha da üstün kılmaz mı? Hissedebildiğimiz, düşünebildiğimiz sürece çıkış yolları hep bizim elimizdedir. Yaşama bağlayan, yaşamı sevdiren sevdalarımız ve dostlarımızın hiçbir zaman tükenmeyeceğine ben inanıyorum.
Yaşam bizi her ne kadar, ölümlerin, şiddetin, duyarlığın yasak olduğu dijital ortamın kıranlığına teslim etse de, inatla hala duygulara hizmet eden, sevgiden söz eden duyarlı kalplerimiz var, bu kalplerin buluşma yeri dostluklarımız var. Mademki insanız, mademki duyuyor ve düşünüyoruz, beynimizi güzellikleri bulmak için yoracağız. Bulduklarımızı da dille ifade edeceğiz. Daha güzel bir dünya için, dostluklarımızı, sevgimizi ve paylaşımlarımızı çoğaltmak zorundayız. İnatla, gerçek dostluğu ve sevgiyi arayalım, hiç pes etmeden hem de...
yurdagül özay