Damlalar
I
Çatışmanın olmadığı bir toplumun düşünde, ben çay içmeyi tercih ederdim. O ise omzuma yaslanır,gülerdi.
İşte böyle başladık. En sevdiğim tarafına dönüp bir zürafanın beslenmek istediği ağacın doruğuna baktığı gibi ona bakardım.
Sakalım yoktu,aklım havada uçan kuş zannederdim.
Saklım yoktu, gizlenemez devler olduğumuzu düşünürdüm.
Gençliğimin iki adım gerisinde kalmıştı çocukluğum. Gençliğimin iki adım ilerisinde ise hala çocukluğumu gördüğünü söyleyen insanlar vardı, kocamanlardı.
İşte o zaman dedim ki zamandan ileri ve zamandan geri bütün gerçekler değişir.
ama sen hep aynısın , gerçek misin?
II
Saçları vardı, elleri.. ellerinde dal budak parmakları , parmaklarından sarkan salkım üzümler hatta dev bir karpuz..
Şeydi.. Gözlerinden akan suyu görmüştüm bir zamanlar , derenin başlangıç kaynağından kanayan bir su sanki , üzerime taşmıştı, ıslanmıştım.
evliyaların gönül sanrılarında , hakikata koşmak için içtiği suydu bu.
ama kırgın bir su,
Kerbela'ya giderken kuruyan ıslaklığın kırılganlığı vardı.
III
Seninle bilmediğimiz hiçbir şey yok . Günü gelecek bir şair doğacak. Ona soracaklar .. <yaşamak mı istersin yoksa yazmak mı?> diye. <Yaşamak..>diyecek. Günü geldiğinde doğan bütün peygamberlerde aynı cevabı verecekler.
IV
Dün rüyamda iki çocuk gördüm. Çocuklardan biri diğerini çocukluğundan azlediyordu. Neden böyle davrandığını sordum. <Dün babasını kaybetti , alışkanlık kötü bir şeydir ve çocukluk en kötü alışkanlıktır , onun bu alışkanlığından kurtulması için ona yardım ediyorum> dedi.
<Peki sen?> dedim. <Benimde annemi yitirmişliğim var>dedi. İlk defa bu sabah gerçek rüyama uyandım.