Değişim

Altıncı kez marşa basınca çalışan yetmişli yılların lüks sayılabilecek minibüsünü çok seviyordu. Yolcular da bugün şanslı sayılırdı. İlk kez itmek zorunda kalmamışlardı.

Yaşına, okuma durumuna ve köydeki saygınlık durumuna göre önden başlayarak özenle yolcularını yerleştirdi. Arka dörtlüyü ve onun önündeki ikili koltuğu boş bırakarak tam hareket edecekken en arkaya oturan yirmili yaşlarda ki gence 'henüz mahallelerde yolcu almadım' dedi. Yaşlıların tepkisinden mi, minibüsün alternatifinin olmamasından mı bilinmez ama genç hemen kalktı, önlerden ayakta beklemeye başladı. Dördü çocuk dokuz kişinin sıkıştığı arka dörtlüye dönerek 'Arka seyrek mi?' deyince arkadaki bayanların kızgın yüz ifadesini unutmak mümkün değil. Mahallelerde de tüm yolcular alınmıştı ve kırk kilometrelik yolculuk başlamıştı.

-Mark düşmüş yine, dolar biraz artmış.
Belli ki sohbeti tüm minibüsteki erkek yolculara yaymak istiyordu. Cevap gecikmedi.
-Alamancılar düşünsün, bu sene yağış kıt oldu. Ürün zayıf, Akşam mazota yüklü bir zam gelmiş. Ne yapıcaz?
-Ben zamdan pek etkilenmem, hep yirmi bin liralık mazot alıyorum.

Minibüsçünün sözleri gülüşmelere neden olsa da, arka taraftan gelen çocuk ağlamaları ve usulca onu susturmaya çalışan annenin sesi bastırıyordu. Boz topraklarda yılan gibi kıvrılan yollarda muhabbette tıpkı yol gibi uzayıp duruyordu. Şoför ile cam arasındaki yerimde kah, çukur dolu yollara, kah sohbet edenlere bakıyordum. Minibüsün çatlamış ön camından dışarı baktığımda eski yıkık dökük evlerinin önünde yamalı pantolonları ile çalışan yaşlı insanları görüyordum. İnsanı boğarmışçasına genzi yakan sarma sigara kokusu eşliğinde uğultu halinde sohbet yol boyu devam etti. Giyim, akşam evlerine aldıkları yiyecek ve çocuklarının istedikleri simidi zor almalarından da anlaşılıyordu insanların durumu. Cüzdanları boştu ama kalpleri birbirine karşı muhabbet doluydu o yıllar. Elbiseleri yırtık yamalıydı ama kişilikleri sapasağlamdı.

Dağ kekiği, papatya, iğde çiçeklerinin kokusu anlatılmaz bir huzur vermişti. Her bu kokuyu aldığımda bir başka güzel geliyordu sanki. Köye yaklaştığımızı haber veriyorlardı. Hepsi birden. Herkesin de bu kokuyu sevdiğini tahmin edebiliyordum.

Hani derler ya yıllar su misali akıp gidiyor... Tam yirmi üç yıl sonra aynı köye gidişimde akıp gidenin sadece yıllar olmadığını gördüm. Yollar duble olmuş, yılan gibi kıvrılmıyor artık. Bırakın çukuru asfaltta tek bir çizik bile yok. Minibüs son model, klimalı, herkes koltuğunda rahat oturuyor. Fazla yolcu, sıkışma da yok. Yol boyu gördüğüm evlerin hiç birisi yıkık dökük değil, kimsenin elbisesi yamalı ya da yırtık değil. Sigara dumanı da artık genzi yakmıyor, içmek yasak çünkü.

Oturduğum tekli koltukta muhabbetleri dinlemeye koyuldum. Ama yoktu. Kimse konuşmuyor, cep telefonları ile müzik, mesaj ya da arama yapıyorlardı. Oturma düzeni de eskisi gibi değildi. Kürsüde oturan yaşlı bayan ön koltukta oturan genç çocuğu izliyor, torunu yaşındakine 'Evladım ameliyatlıyım yer değiştirebilir miyiz?' diyemiyordu. Minibüsün içerisinde ki koku sanki parfüm dükkânına girmiş hissi veriyordu insana. Etkileyici ama doğal olmayan bu kokular ister istemez insanı düşündürüyordu. Ozon tabakasından daha sağlam ve dayanıklı mıyım? Ve dağ kekiği, papatya, iğde çiçekleri... Sayıları azalmıştı, yok olmaya yüz tutuyorlardı. Son kalan bu doğal güzelliklerin ve kokuların farkında olan yoktu ki zaten. Onlarda bizlere küsmüşte bu yüzden yok olmak istiyorlarmış gibiydiler sanki.

Geride kalan yirmi üç senede her şey çok hızlı değişmişti. Artık yüzler de gülmüyordu. Parayla saadet olmadığı belliydi. Cüzdanlar dolmuş, kalpler boşalmıştı. Muhabbet azalmıştı. Acaba yirmi üç sene sonra bizi ne bekliyordu!

Nasıl bir değişim!

28 Mart 2012 3-4 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (4)
  • 12 yıl önce

    Yaklaşık yirmi yıl önceki toplumla günümüz toplumunun karşılaştırmalı olarak profili çizilmiş adeta. Geçmiş yıllarda teknolojinin bu kadar esiri olmamıştık kanımca ve daha insani duygular taşıyorduk diğer canlılara karşı ve doğaya karşı. Artık herşey kirleniyor yavaş yavaş duygu ve düşüncelerimizle beraber. Bunun sonu nereye varır onu da bilen yok, ama iyi bir yere varmayacağı bu gidişle aşikar. Güzel bir denemeydi kutlarım Mahmut bey içtenlikle...👍

  • 12 yıl önce

    Benim gibi yaşlı insanların torunları ve Milleti için duyduğu derin endişeleri şık bir sunumla öyle güzel anlatmışsınız ki !Kutluyor ve denemelerinizin devamını diliyorum.Sevgiler....

  • 12 yıl önce

    👍👍👍 Geçmişi, günümüze taşıyarak bizlere o tatlı anları hatırlatıyor. Tebrikler güzel denemelerinin devamı dileğiyle

  • 12 yıl önce

    bu güzel yorumlarınız için teşekkür ederim.