Demokrasi 1
İki kişinin olduğu yerde, girişen ilişkilerden bir kısmı, bir buyurmayı, bir boyun eğmeyi, ortaya çıkartır. Bu buyurma ve boyun eğişlerin uyulması olan girişmeler, cazibeleri nedeniyle, bir otorite oluşmasını ortaya koyar. Otorite her zaman yararlı sonuçlar ortaya koymayacağı gibi her daim de zararlı değildir.
Sonuçta otorite organik, sosyal sistemlerin ve toplumsal sistemlerin, birlikçi olan yararını ortaya koymayı hedefleyen, öznel sistemin kararlı olma isteğini ortaya koyarlar. Otorite, kararlı bir sistemi ortaya çıkarır. Bir anlamda sistemin düşünen beynidir. Sistemin kararlı yapısı için, sistem sürekli olarak, yeni değişkenlerle iletişir olmasıyla olası olmaktadır.
Otorite, bir güç merkezinden, çevreye doğru olan eğilimdir. Eğilimleri algılayan, öznel kişiler de, bu otoriter özeğin etrafında çekenleş ilerek bu eğilimin, cazibesinde devinirler. Otorite içinde cazibe ile çekenle şilen ve otoritenin eğilimini algılayan uygulayıcılar, ya da uyumlaşıcılar, daima bu otoriter eğilimlerin etkisinden memnun olmazlar. Bu yüzden kişi öznellikler, otoriteden hep biraz aksama algılarlar.
Daima aksama yaşarlar. Otorite buyurdukça, eğim alanındaki eğimleşen özne, hep yeni yeni, özel alan aksamaları algılamıştır. İşte tarihi süreçler hep bu türden aksamaları biriktirerek aşamalaşmış ve günümüze değin bir düzey ve düzlem içinde, Uygulama olacaktan biriktirilmiştir.
Tarihi süreç, başlangıçta otoriteyi iki girişme ile oluşturmuştur. Girişmenin birisi; kişi sanı kanı temelli öznel inanmaların, sosyal inanmalı güce dönüştürmesi ile uygulanmıştır. Bir diğeri de, günlük faaliyetin kendine özgü nesnel olanın kurallaşması ile sosyal gücün buyurmasına dönüşmüştür. Söz gelimi, av esnasında her bir kişinin, alınacak olan olası av pozisyonlarından birini üslendiler.
Üslenilen tutumlardan benzer olanlarının sürekli tekrarlarını yapar olmak, belli eylemlerde beceriklileşmek, rol dağılımlarını biçimledi. Bu biçimsel oluşturulma üyeler arasında; görev dağılımını ortaya çıkardı. Böylelikle iş bölüşümü günlük faaliyetin bir buyruklaşması oldu. Ortaya çıkan bu somut sosyal güce saygı duyulması, sosyal bağlaçlı kişinin uhdesinde sosyal gücün cazibesine kapılış olmaktadır. Bunların kişisel iç dönüştürülmesi de inançsal girişmeler olacak idi.
Güce saygıyı, sırf hemcinsinin kendisine gösterdiği zorbalıktan ötürü olan bir durum olarak algılamayınız lütfen. Kişinin kendisinin dışında, onları korkutan, onları heyecanlandıran, onlarda sevinç ve kaygıları doğuran olaylar vardır. Bir aydınlık, bir karanlık, haz elem, sıcak soğuk, acı tatlı, deprem, yel sel, ateşin kişiyi ısıtması çekenliği ile yakması, yıldırımın düşmesi, yanardağın kükremesi, ölüm ve yaşam, ataların kendilerini görür, korur, gözetir olması gibi çevresinde doğa otoritesinin mana gücü vardır.
Ve bu zıt duygusunu oluşturan birçok etkilenmeleri insanlarda zaten vardır. Her şey kendisi gibi canlı idi. İnsanın bu türden duyguları olancasına vardı. Bu sanı ve kanı gidişli duygularının varlığı, inançlaşmasının kaynağıdır. Ve inançları da, giderekten bir otoriter buyurma gücü olaraktan da, kişinin kendisi üzerlerine yansır olmasının zorunlu bir temelidir.
Merkezi otoriteler günümüz toplumlarında bilinçli bir oluşum olaraktan, diğer herhangi bir otoriteden ayrılarak karşımıza çıkarlar. Günümüzdeki otorite; gelişen, geliştirilen bir karşılıklı ilişkileşme olgusu olacaktan, yönetim diye karşımıza çıkmaktadırlar. Her yönetim, başlı başına bir otorite oluştur.
Otoritenin bir sür git devam etme eğilimlerine karşın, zorunlu bir sınırlanışlarla, parçalı yapısıyla da yönetimler; bir yetki paylaşılmasına gitmiştirler. Danışılmalara değin uzayan girişmeler, otoriteyi ortaya koyan ve yönetsel otoriteyi düzenleyen bir süreçle, otoriteler gelişmeci olmak zorunda bırakılmıştırlar.
Şu halde tarihi süreçte otorite deyince, inançsal anlamaların buyurmasından ve günün normal rutinlerinin kurallaşan buyurmasından oluşmuş, gücü anlayacağız. Yönetimin gücü (otorite), inançsal otoriter dünya ve olgusal otoriter dünya denişle M.S 1789'dan itibaren kesin çizgi ile laikleşme olaraktan ayrışmıştırlar.
Otorite güce saygının belirmesi ise de bu güç sırf kendisine yönelen fiziki şiddet olmayıp, bir sosyal birlik düzenlenilmesidir de. Sorumlu olmak sorumlulukları paylaşmak bir sistem hiyerarşisini çıkarıp buna uyabilme plastikliğini de içerir. Giderekten de sistemleşmek zorunda kalmış, bugünkü yaptıran güç biçimlerine gelmiştir.
Demokrasi otoriteye karşı bir dirençleşmedir. Demokraside sadece talep eden taraf vardır ve sadece talebe cevap veren merkez vardır. Merkezin demokratik talebi olmaz. Özek dışa doğru demokratik uygulamayı sunar.
Merkezin çevreye olan güç otoritesini alımlaşan yansıtıcıları, bu eğilimleri tabii ki hepten, her zaman pasifçe olacaktan algılamazlar. Alımlaşıcılar (kişiler-gruplar), otoritenin aksayan uygulamalarını, eleştirel yansıtmaları nedeniyle de merkeze, talep ederler. Ya da merkezin eğilimini taşıyan algılayıcılar (tebaalar), çoğu kez merkezin otoriter eğilim yönlemesinden olumsuz etkilenirler.
Bu giriştiren etkilerle, otoritenin alımlaşanlar üzerinde, olumlu-olumsuz olacaktan, girişilme aksamalarına neden olur. Otoritenin buyurmasını alılmayanlar, otoritenin olumsuz yansıyan aksamalarına karşı da, karşı direnç korlar. Ortaya konan direnç alılmayıcıların otoriteden olacak talepleridirler. Bu türden, her ortaya konan karşı direnç ve direncin evreleşen çözümü, demokratik talep olacaktan dile getirilmiştir.
Demokrasi, toplumun bilincidir. Demokrasi insan tutumu olmaktan çok toplumun ortaya çıkardığı ve kullanımını bireylere sunduğu bir girişmedir. Nasıl uçağı üretmek, uzaya mekik fırlatmak bir toplumsal bilinçse ve bu toplumsal bilinci kişi düzleminde kişi yetenliğine göre ilişkileyen talebini kullanıyoruz ya da bu talebi sağlıyoruz. İşte demokrasi de toplum bilincinin oluşturulup, bize kullandırttığı ilişkin eylemselliklerdir. Demokrasi bireyler üzerinde yansımaz. Demokrasi toplum üzerinde gerçeklenir.
Yani demokratik taleplerden, günceldeki otoriter olan sistemin, yönetime değin aksayan hata düzeltilmeleri yapılır. Sistemde her düzeltme yapılışta sistemin aksayan referansları, ya sistemin normal referans değerlerine çekilir; ya da sistemin işleyişi içinde, yeni yeni cevap referans değerleri oluşturularak, sistemin yeni talepleri karşılanır.
Yani sistem güncellenir. Güncellenme, merkezi otoriteye müdahale olaraktan da, inanç otoritesinin, sosyal alana aktarılması olan laikleşme iledir ki demokratik taleplerimiz ancak daha hızlı olaraktan ortaya çıkabilmiştir. Demokrasi özel ve tüzel olanın otorite karşısındaki sağlayışlar girişmesidir. Bir mücadeleler birikmesidir, otoriteyi alımlaşanların sesli düşünmesidir.
Sürecek