Demokrasi 2

Görülmektedir ki demokrasi otoritelere karşı olan, talepli bir girişmedir. Otorite tarihi akışta, öznel ve nesnel iki alanın; toplumsal güç olaraktan, buyurma gücü olaraktan, bir yaptırım gücü egemenliği olacaktan ortaya çıkmıştır. Bu egemen otoriter alanlardan birisi de inançlardır. Ve inançlar da, giderekten, sistematik olacak olan dinlerdir. Diğer bir otoriter olgular da, nesnel müktesebatlardır.

Şimdi, öncelikle güncel bir soruyu yineleyelim: 'Demokratik toplumlarda, din ve vicdani kanaat özgürlükleri sağlanmalıdır! İnsanların başörtüsü ile eğitim almaları, demokratik bir taleptir!' Çok haklı gibi görülen bu önermeli cümleler, tamamen yanlış parametrelerle, yanlış mantıklar üzerine oturtulmuştur. Aklı prangalaştıran boş karartmalı önermelerdir. Önermeler en az iki temel noktadan yanlıştır.

Yukarıda belirttim, demokratik atılımlar, demokratik istekler, daima bir otoriteye karşı olur. Daima bir otoriteye karşı hep olmuştur. Ve daima, bir otoriteye karşı da olacaktır. İnançların, dinlerin kendisi bir otoritedir. Siz otoriteden talep edersiniz ve otoriteler de talebinize olumlu ya da olumsuz yanıt sağlarlar. Oysa kendisi otorite olan dinler ve inançlar; kimden demokratik talep içinde olacaktırlar? Buyuran otorite, sizden demokratik bir icazet bekler mi?

İşte kişilerin, kuruluşların, böylece otorite ye karşı talepleşmesi demokrasi fiilini gerçekler. Ve böylesi gerçeklenmeler de demokratik bir adım olur. Eğer kişi ve kuruluşlar otoriteye karşı talepleşemiyorsa, orada demokrasi yoktur.

Otorite gelişmesi yoktur. Rejim, totaliter ve baskıcıdır ya da diktacı, tiranı bir otoriterliktir. Sistemin iki yanlı haberleşemediği otoriteler sağlıklı işlemezler. Bu manada siz inançlardan, dinlerden, talepte bulunamazsınız. Talepte bulunamadığınız otorite alanlarında demokrasi yoktur. Alımlaşıcılar bağlamında iletimin olmadığı otoriteler totaliterdir. İnançlar bu totaliterliklerini vaatlerle yumuşatırlar.

Bir otorite odağı olmaları hesabıyla, ancak kendilerinden talep yapılacak merci olan dinler ve inançlar, vaki talebinize hiçbir zaman cevap veremezler. Oysa otoritelerden talepler yapılır. Dinlerin kendileri otorite oldukları için otoritenin nesnelci olan merkezi otoritesinden demokratik talepleri de olamaz.

Çünkü bu kendilerinin üzerinde bir otoritenin var olması demektir ki, dinleri temelinden yıkar. Odak otorite üzerinde bir otoriteyi tanımaz. Odak girişimli otoriteler mutlaka bir otorite içinde içeri lirler. Ya da odaklar koordinasyon merkezi olaraktan da birisi direktifleşir. Sosyal ve toplumsal otoriteler bu güne değin böyle gelişmişlerdir. Nasıl yol alırlar, bunu da gelecek gösterecektir.

Yukarıda belirtildiği gibi otoriteler sadece sunum ve buyurma yaptırımı ortaya koyarlar. Bir otorite, kendisini gerçekleyebilmek için diğer otoriteden demokratik talebi olamaz. Çünkü sosyal ve toplumsal otoritenin talebini karşılayabilir başka bir otorite üstü, hiçbir güç yoktur. Toplumsal otorite de doğal otoriteden (üretim) talep eder. Doğal otoriteden talep etmek de topluma aittir, talebin şartlarını sağlama (teknoloji, bilgi, deneyim, uygulama) da, topluma aittir.

İnançların yaptırım talebi başlarda animist totem güç idi. Daha sonra ilahlar oldu. Sürecin sonunda da, tek tanrısal güç oldu. Bunların yaptırım ve otoriter güç olmalarının kaynağı, yine kendilerindedirler. Bir kara delik gibi kendi yansımasını kendi üzerine düşürürler. Üzerlerine düşen kendi yansımalarının yoğunlaşmasıyla, olay ufkunu (kendi sosyal, toplumsal çevresini) eğip bükerek çekim odağı olurlar.

Güç bu inançsal otoriter merkezde oluşur. Gücün kaynağı manadır. Başlarda mana totem güç somut saygılaşma algılamasıdır. İttifaklarla bu tür mana güçlerin totemler bir arada lığı olmuştur. Bir İnanna'nın, bir Gılgamış'ın karşı İnanna'sı ve karşı Gılgamış çoğulcu, plüralizm görünümlü totemizmidir. Giderek bunların etnik birlikler gibi tek Tanrı güç kaynağı olması vardır.

Oluşan güç dışta dolanır. Dışta dolaştırılan güç çevrede etkisini gerçekler ve yine kendisine, kaynağa döner. Bu durum, pil gibi bir üretecin enerji (otorite-yapabilme) sağlayarak, enerjiyi pilin dışında dolaştırtıp, iş görmüş olan ve iş gördüren enerjinin, tekrardan pil içine, kaynağa dönmesine, benzer.

Nasıl piller bir alanında + tabir edilen boşluk yükünü, diğer yandan ? denilen elektron yüklerinden birisini hareket ettirirler. Nasıl hareket ettirilen bu yükler, pil dışında bir tel üzerinde akıtılmak sureti ile dolaştırılır. Söz gelimi yük tıraş makinesinde geçirilir. Nasıl tıraş makinenin çalışması ile makine üzerinden tıraş işini gerçekleyen güç, geri pilin diğer bir alansal ucundan pilin içine dönerse:

İşte böylelikle pile dönerek gelen enerji, sisteme bir iş (otorite, buyurma gücünü) sağlarlar olmaktadır. İnançların da egemenlik otoritesi böyle düşünülebilir. Yani inançlar veya dinler, kendi kendilerinin egemenci otorite olmalarının kaynağıdır. Kaynağın kendi iç sürtüşmesini insan düşüncesinin, söyleşilen, algılanan mana gücü algısı bu enerji akışını (otoriteyi) sağlar. Kaynağın gücü, kendisinden dışa çıkarır.

Güç (otorite) kendi inanırları üzerinden dolaşarak işlevleşir ve sevap(+) ya da günah (-) iş olaraktan geri kaynağına döner. Artık kaynak kişinin beynindedir. Kaynağın gücü ortaya konmakla, kişi eylemiyle dışarıda buna göre davranır. Bu davranış kaynak gücünün dışarıyı dolaşmasıdır. Kişinin eylemi, geri kendi üzerine yansır. Bu sosyal çevreye ve topluma görünen yanıdır. Bunun bir de kişi içseline yansıyan ve kişiden başlayıp, kişilerden biten, kişinin kendi eyleminin vicdani kontrolünü ve düzeltmesini yapar olması vardır.


Sürecek

25 Haziran 2010 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar