Denemeler-1
Kişisel olarak anlatamayacağımız çok şey olabilir ama her birimizin kesin olarak anlatamayacağı tek şey yalnızlığımızdır. Zaten yalnızlık anlatacaklarımızı anlatacak birini bulamama halimiz değil midir?
Korkarız çoğumuz rüyalarımızdan hiç tanımadığımız yerlerde hiç hatırlamadığımız insanları birbiriyle karıştırıp bize sergilenen her geceki o kendi sinemalarımız bize ürkünç gelir. Korkutur bizi rüyalarımızdaki seyirciliğimiz. Yaşarken takındığımız maskelerin arkasında kestiğimiz rolü uykularda yapamayışımızdır bu korkumuzun başlıca sebebi ve bilirken içten içe hayatımıza seyirci olduğumuz biraz da bu tutamayışımızdandır korkumuz. Bambaşka bir insanı yaşatırken uyanık hayatımızda aslında bir rüyadaymışız gibi gözlemliyoruzdur ortaya koyduğumuz karakteri. Buna paralel, çaresizliklerimiz de elimizden gelmeyenler değildir aslında yapmaya cesaret edemeyişlerimizdir çoğu zaman pişmanlıklarımız. Mesela beş parasız sokakta aç kalmak değildir pişmanlık ya da çok sevdiğimiz birine sevgimizi söyleyemeyişimiz çaresizliğimiz olmadığı gibi. Ve durup dururken bütün kavramlarla savaşabiliriz. Don Kişot misali sadık bir hizmetkar ve atımızla saldırırız tüm gücümüzle devlere. Belki ancak o zaman anlarız her kime öfkeliysek bizi hayattan soğutan enerjimizi çektiğini düşündüğümüz kişi yer olay zaman her ne ise ve biz ona hangi ismi takmışsak bir yel değirmeni gibi durmayacaktır biz vazgeçmeyene kadar önümüzde.
Ve mesela hep sıralanan kelimeleri en sonda ondan önce gelen her şeyle birbirine bağlar. İşte ondandır aslında bir çok tarifi barındırırken çok az cümle başlarında gelmesi hatta yakışıksız kalması. Bu gelişlerinde de şüpheli bir duruştur cümledeki yeri. Çok yakışır aslında her sessizlikten sonra, ve hayat bize bunu da gösterdi demek. Ama kabullendiğimiz o kadar saçma sapan varken bir garip venin hakkını savunmak durup dururken rüzgara kılıç sallamak gibidir biraz ve hatta baya öyledir aslında hatta ve hatta kendi önem sıramıza koyamadığımız için pişmanlıklarımız hayatın bize kabul ettirdiği, yapmak istediklerimizi yapamayışımız ve bize dikte edilenleri yapmak zorunda kalışlarımızdır. Farkına varabilsek aslında biz önemli gördükçe önem kazanır yaşadıklarımız. Yoksa çevremizin bizim için yazdığı ve bizim sergilemek zorunda olduğumuz bir tiyatro değildir yaşamak... Bir palyaçonun yanağındaki göz damlasıdır aslında haykırmak ve ancak itiraz ediyorsak en derin kabuslarımızdan uyandığımızı anlarız arda kalan her şey güldürmek içindir çevremizi.
Tüm bunların ötesinde kendi kendinizle bile yalnız kalabilmek bir erdemdir asında. Yani yapacaklarınızı ve söyleyeceklerinizi herkesten önce içinizdeki ahlak zabıtası yargılıyorsa en azından sizin için bir mutlu haberim var. Sizin artık yalnızlıktan şikayet etmeye hakkınız yok. Çünkü siz görmeyi istediğiniz sizce değerli olabilecek her şeyi çoktan herkes için yaşamaya başlamışsınızdır ve saçma bir hikayedir Sancho'nun sadakati.