Deniz Perisi

Yıllar öncesinde açıldım denizlere...Bir hayalin peşinden koşarak, küçüktü gemim toyluk zamanlarında her fırtınada alabora oldum. Gittiğim her limanda bir çivi daha çaktım anılar gemisine. Büyüdü kendince, üstündeki yosunlardan belli oluyordu yaşı. En son limandan ayrıldığımdan beri kaç sene geçti saymadım. Karaya hasret, kasvetli, fırtınalı uzun geceler palazladı yorgun bedenimi. Daha kaç kez boğulmam gerekiyor, daha kaç kez ölmem gerekiyor diye düşünmeye başlamışken, sessizlik hüküm kılmaya başladı sularımda ve bir haberci rüyama bıraktı mektubunu. Yanlızlık bazen aklımı başımdan alıyor kendi kendimle konuşuyorum. Dün gece bir rüya gördüm, farklıydı her gece gördüğüm kabuslardan. Gün ışığını görmeyeli kaç yıl oldu dört müydü yoksa üç mü? Hergün bir öncekinin aynısı gibi, artık ayıramaz oldum. Tek fark rüyandan sonra esen ılık meltem.. Kaptan yorgun bedenini yasladı yelken direğine dizleri daha fazla dayanamadı, olduğu yere yığıldı kaldı, içi geçti...

Gemi aylarca rotasını bilmeden koca okyanusta yol aldı. Kaptan tek birşeyi dikkate alıyordu yıllarca da buna sadık kaldı. Meltem haritası oldu, meltemin kokusuda pusulası. Gene gözlerini karanlığa açtı, derin bir nefes çekti meltemin kokusuyla, kendini sarhoş edip bütün gün bu sarhoşlukla avunurken gözlerini ovuşturdu. Gördüğü karşısında önce nutku tutuldu etrafına baktı kendini hafifçe yokladı rüyada mıydı ne! Rüyada olmadığını fark edince gözleri sevinç pınarlarıyla doldu. Daha önce de duymuştu anlatılan hikayelerden Deniz Perisini ama hiç gören birini görmemiş duymamıştı. Dudaklarından iki kelime döküldü, bağırmak istedi ama boğazı düğümlendi, korkutup kaçırmak istemedi, kendi duyacağı bir fısıltı ile "Deniz Perisi!" dedi. Rüya gibi önünden geçip gidiyordu. Fark etmemiş gibiydi yorgun kaptanı, geminin yakınına gelince Deniz Perisi yüzünü çevirdi kaptana. Kaptan birşey söylemesi bekledi ama Deniz Perisi sadece küçük bir tebessüm hediye etti. Yüzünü çevirdiğinde kaptan kirli sakallarını göz pınarlarıyla yıkadı. "Dur, gitme, kal!" diyemedi. O da biliyordu ki Deniz Perilerinin hayat pınarı özgürlükleriydi. Işığın, o anın tadını saniye saniye hapis etti beynine, çıt bile çıkarmadan izledi gidişini, ufakta gözleri kamaştıran ışığın yok oluşunu, onca geçen seneye inat keyifle ve mutlulukla izledi. Gülmeyi unutmuş olan dudakları çatladı. Kendi kendine söylendi "benide al, götür.." O gün en büyük yelkenine bir isim koydu "Umut" dedi ve adı Umut olan yelkeni açıp karanlığa yanlızlığa inat olduğu yerden doğruldu. Yıllardan sonra ilk defa bir yönü vardı, artık yıldızsız gecelerinin yıldızını bulmuştu. Aklında ise hep aynı soru "acaba benide yanında götürür mü? Bu karanlık dünyadan aydınlığa.."

Fırtınadan önceki sessizliği hissetti. Ilık ılık esen meltem, nöbetini Poyraza devirediyordu. Yorgun kaptan Fırtınadan önce dinlenmesi gerektiğini biliyordu ve kamarasına girmeden önce son defa baktı Deniz Perisini kaybettiği ufağa. Gözlerindeki şahin bakışı kısıldı, rüzgarın kulağına fısıldadığı şarkıyı dinledikten sonra şöyle seslendi "Bir gün mutlaka buluşacağız ve sabırla sakladığım taşın içindeki yaşa dokunacaksın..." O günden sonra ne yorgun kaptandan ne de Deniz Perisiden haber alınamadı. Derler ki ne zaman bir gemi fırtınanın ortasında çaresiz kalsa, bir ışık arkasından da ölüme koşan bir gemi gördüklerini söylerler ve o yönün ölüm olduğunu bilirler...

27 Ağustos 2009 3-4 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar