Dev Aynası

Kuş kadar beyinleriyle üstünlük kompleksine kapılan, ukalalığı amazon olan insanlar; egolarını tatmin için birilerini hep küçümseyerek, ezerek ve de hor görerek oyalanıyorlar.

Herkesin her gün karşılaşmak zorunda kaldığı birileri vardır.
Yüzünde tebessüm oluşturanlarının aksine; imalı bakışlarıyla, iğneli konuşmalarıyla tepesini attıran birileri.

Kendisiyle yüzleşmekten kaçan küçük kişilikler.
Doğruları yok denecek kadar azdır, ki zaten genelde doğruluğundan emin olmadıklarını savunurlar. Amaca ulaşmak için her yolu denerler.
Kıskançtırlar ve çekemediklerini kötülerler.
Eleştiriye, reddedilmeye asla gelemez, kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannederler.
Kendilerinden daha iyileri yanlarında istemez, abuk subuk düşüncelerle havaya girerler.
Kendi büyüklüğüne/eşsizliğine inanır, burnunun ucunu görmez, burnunun dikine giderler.
Kendinden başkasını beğenmez, önemsemez, dinlemezler.
Her ortamda dikkatleri üzerlerine çekmek için yırtınıp dururlar.
Meziyetlerini-kusursuzluklarını ortaya dökerek başkalarını ezmeye, hakimiyet altına almaya çalışırlar.

Kendi ürettiği çarpık hayallere gömülmüş bir insan modeli işte.
Olaylara kendi eksenlerinden baktıkları için, insanı çıldırtacak, delirtecek derecede sabit fikirlidirler. Onlara derdinizi anlatamaz, bildiğinizi öğretemez, gerçeği kabullendiremezsiniz. Herkese, her şeye muhaliftirler. Başkalarının başarılarını inkar eder, kendilerini yücelerde gösterirler. Öyle ki, kurdukları her cümlenin içinde en çok'ben' kelimesi vardır.

Tevazunun yetişmediği topraklarda ayrık otu yeşerir.
Gökyüzünde kendini beğenmişlik, ukalalık, dik başlılık kara bulutları dolanır durur.
Fırsatını bulduğu anda da vıcık vıcık çamur olur.

Kendini yoğun olarak olumlu bilen, hep haklı olması gerektiğine inanır. 'Dediğim dedik- çaldığım düdük' misali zırvalayıp duranlarla doludur yaşam alanlarımız. İçinin fesatlığı dışına vuran, düşünceleriyle hareketleri kemikleşmiş, çirkinlikleri kanıksanmış tiplerle yaşaya yaşaya; 'ondan da bu beklenir' deyip geçivermeye, hatta ruhunun kötülüğü tavırlarına sindiği için, çoğu zaman da hoş görmeye alıştırmışızdır kendimizi.

Küçük dağları yaratmışçasına havaya girerler. Şuur altında bazı farklılıklar içlerini kemirmeye devam eder bir yandan. Kendileriyle çatışırlar. Derin bir aşağılık kompleksi yaşarlar. Kendini kirlenmiş hissetmenin sonucu ; saldırganlık, sağlıklı gerçekleri ve kişileri çekememezlik, onları kirletme /yok etme hırsları sürekli körüklenir.

Derinlerinde unutulmuş sanılan ama kabuk bağlamamış yaraları vardır.
İyi kabul görmeme, sevgiden nasiplenmeme vardır.
Hak edilmemiş baskılar altında büyüme, adam yerine konulmamış olma vardır.
Sonradan görme, gökten inme vardır.
Umutsuzluk, hayal kırıklığı, küskünlük vardır.
Abartma-şımartma, yalaka bir ortam alışıklığı, olmayan değerlere bürünmüşlük, vasıfsızlık vardır.
Vardır. Kişilikteki farklılıkların, genele ve gerçeğe uymayan, ahlaka, insana, adaba aykırı düşen, iyi yerine kötüyü çağrıştıran ve körükleyen kişilik bozukluklarından her birinin mutlaka sebepleri vardır.
Biz genelde sebeplerinden çok sonuçlarıyla boğuşuyoruz.
Kendisini nirengi noktası olarak gören biri, başkalarındaki değerlere, çevresindeki gerçeklere kapalı ve inkarcı kalacağı için gelişemeyecek, düzelemeyecektir. Düzelemediği gibi düzgün olanın bozulmasına, toplum ahlakının yıpranmasına yol açacaktır.

Elden üstün el, hacının devesinden büyük, mihracenin fili vardır.
Kabul edilmesi gereken şudur:
Üstünlük yok. Artıları farklı olan var. Bizde olmayan başkasında var, başkasında olmayan da bizde var. Her yaratılmışın farklılıkları ve diğerlerinden üstün olduğu bir yanı vardır. Bunu bilesiniz. Benden söylemesi.

Bilmişlik taslayıp burnunuzun dikine gittiğinizde, nasıl komik bir hal aldığınızı sizden başka herkes görür.
Kimi içinden size kızsa da, yapmacık gülücüğünde istihzasını gizler.
Kimi dayanamaz yüzünüze şak diye vurur.
Kimi muhatap olmaz, ayarınıza düşmek istemez.
Kimi karşılaşmamak için yolunu değiştirir.
Çoğu da sizi kullanır, bu zaafınızı körükleyerek amacına ulaşmak ister.

Kişilik bozuklukları, temelden gelen eksiklikler ve bilmezliğin (cahilliğin) sonucu.
Yanlış yapanın doğrusu da karambole gider ne yazık ki.
Kötü başlangıçla kötü sonuca, yanlış yolla yanlış adrese varılıyor.
Bazı marazaları ne okumak, ne servet, ne de cennet iyileştirebiliyor. Çevreden algı, insan naturası, ahlak ve vicdan bilincinin geliştirileceği ortamların oluşturulması gerekiyor.

Her şeyin olabilir. Gücün, servetin, imanın çevren...
Eğer temel insani değerlerde ve gerçeklerde eksiğin varsa; gücünü, servetini, imanını ve de çevreni lekelersin. Onları kendine saldıran canavarlara çevirirsin.

Aynaya bak .
Adam ol oğlum, adam.
Sen seni bil, seni.
Sen seni bilmezsen patlatırlar enseni.

*Müsadenizle*

26 Kasım 2012 4-5 dakika 58 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Yazıda bahsedilen tipteki insanları çevremizde ve daha değişik yerlerde görmek her zaman mümkün. Oysa biz biliriz ki kibir ve gururun hasmı bizzat Cenab-ı Allah'dır. Öyle diyor İsra suresinde ki bir ayette ''Yeryüzünde böbürlenerek yürüme çünkü sen ne yeri delebilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.'' İsra 37. Güzel uyarıcı bir yazı olmuş kutladım Müsade hanım içtenlikle...😙